Vitaminler Hakkında Bilgi Ve Vitaminlerle Sağlıklı Kilo Verme Alma...

Ana Sayfa Kilo Alma Vitamin Çeşitleri Diyet

Kategoriler

Popüler Yayınlar

Mineraller Ve Mineral Çeşiteri

29 Kasım 2008 Cumartesi

Mineraller, Minerals, Vitamin Mineral Aşagıda Yer Almaktadır Mineral Ve Mineral Çeşitleri Ve Vitamin Çeşitleri Bu Sitede Yer Almaktadır.

Mineral doğal şekilde oluşan homojen, belirli kimyasal bileşime sahip ve belirli bir kristal öz yapıları olan inorganik kristalleşmiş katı bir cisimdir. Buna göre minerallerin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:

  1. Doğal olarak oluşur.
  2. Herhangi bir parçası bütününün özelliklerini taşır.
  3. Belirli bir kimyasal formülü vardır.
  4. Katı halde olup nadiren sıvıdır.
  5. İnorganiktir. (yani doğada bulunur)

Mineralojinin oluşan maddeleri ihtiva ettiği için bu bakımdan sınırlandırılmıştır. Teknolojinin ilerlemesiyle a sentetik olarak elde edilen kimyasal bileşikler mineral sayılmazlar. Bu yapay bileşikler halindeki katı maddelere doğada tabii halde rastlanmaz. Dolayısıyla da doğal şartlarda oluşturulamazlar. Bu tür katı maddelere "yapay mineraller" adı verilebilir. Bu tür yapay mineraller de, tabii minerallerde olduğu gibi benzer kristal iç yapılarına sahiptir.

Minerallerin doğada veya deneysel olarak yapılan incelemelerde de gözlendiği gibi, oluşum şartları bunların belirli fizikokimyasal şartlarda (belirli sıcaklık ve basınç altında ve ortamın kimyasal durumu gibi) oluşurlar. Buradan mineralojinin bir amacının da minerallerin oluşturduğu yerkabuğunun kimyasal ve fiziksel yapısının öğrenilmesi, yerkabuğunun tarihinin bilinmesi ve yeraltı kaynaklarından yararlanılması olduğunu anlıyoruz.

Mineraller belirli bir kimyasal bileşime sahiptirler. O halde her mineral bir kimyasal formül ile ifade edilir. Minerallerin kimyasal formülleri genellikle sabittir. Ancak belirli sınırlar içinde belirli kaidelerle değişebilir. Çok ender olarak saf elementler (altın, gümüş, bakır vs) şeklinde oluşan mineraller, yerkabuğunda meydana gelen doğal fizikokimyasal olayların ürünleridir.

Minerallerin bir diğer özelliği de inorganik oluşudur. Yerkabuğunda bulunan petrol, kömür, fosil ve reçine gibi maddeler mineralojinin kapsamına girmez. Ancak nadir de olsa organik mineraller de vardır. Mesela "kehribar" gibi.

Minerallerin katı olmaları düzenli bir atomsal iç yapıya sahip olduklarını gösterir. Mineral kristallerinin dış yapıları incelendiğinde düzgün geometrik dış şekilli oldukları görülür. Yine aynı şekilde iç yapılarının da düzgün olduğu görülür. Minerallerin "cıva" gibi sıvı olan tipleri de vardır.

Mineraller homojen bir yapıya sahiptirler. Alınan bir mineral örneğinin her tarafı aynı mineralden ibaret olmalıdır. Ancak her mineralde az veya çok yabancı mineral varlığı bulunmaktadır. Yabancı madde oranının çokluğu, mineralin özelliklerini değiştirir. Esasta; gözle görülebilen boyutta homojen olması basit tanımlama için yeterlidir.Verilebilecek en iyi mineral örneklerinden bazıları:Kuvars,Gümüş,Mika, Selenit,Galen,Demir,Yakut,Elmas tır.

İnorganik maddelerdir. Sindirilmeden direk olarak kana alınırlar. Enzimlerin yapısına katılırlar. Vitaminler birlikte düzenleştirici olarak görev yaparlar. Vücudumuzda CI, P, S ve N elementlerinin asit bileşikleriyle Na, K, Ca, Mg, Fe, Mn ve Cu metallerinin baz özelliğindeki bileşiklerine rastlanmaktadır.

Organizmada az da olsa 15 kadar mineral maddeye ihtiyaç duyulur. Mineral maddelerin vücut içindeki görevini üç başlık altında toplayabiliriz.

1) Vücut içindeki bir çok enzimin ve hemoglobin gibi moleküllerin yapısını oluştururlar. Bunlar demir (Fe) ve fosfor (P) gibi elementlerdir.

2) Kemiklerin ve dişlerin normal olarak gelişmesini sağlar. Bunlar için gerekli olan madensel maddeler, kalsiyum (Ca), fosfor (P) ve mağnezyum (Mg)

3) Vücut ve hücre sıvısının osmatik basıncını düzenler. Bunlardan hücre içi sıvıda Sodyum (Na), klor (CI), hücre dışı sıvıda potosyum (K), magnezyum (Mg) ve fosfor (P)

Mineraller, vitaminlerin ve diğer besin maddelerinin etkin bir şekilde kullanılmasını sağladıkları için insan sağlığı açısından da önemlidir ve yeterli miktarlarda alınmalıdırlar.

Mineral çeşitleri, minerallerin faydaları.

Vücudun kendi kendine oluşturamadığı inorganik maddeler olan mineraller, vitaminler ile birlikte çalışarak vücutça en fazla ihtiyaç duyulan bölgelere etkin bir şekilde ulaşmalarını sağlarlar. Dolayısıyla insan vücudunun en az vitaminler kadar minerallere de ihtiyacı vardır.

Kan basıncında, kalp ritminde, kas fonksiyonlarında, vücuttaki sıvı dengesinin devamlılığında, üremede oldukça önemli rol oynayan mineraller ayrıca kan oluşumunu ve sağlıklı sinir fonksiyonları gelişimini de kontrol ederler.

Özellikle büyüme ve gelişme çağındaki çocuklarda mineral eksiklikleri oldukça büyük sorunlara neden olabilmektedir:

Çinko: İnsan organizmasının büyüme ve farklılaşma gibi pek çok biyolojik sürecine katkı sağlayan çinkonun eksikliğinde çocuklarda bağışıklık sistemi yeterli derecede etkin olamadığı için multisistem hastalıkları görülebilir. Büyüme ve gelişme geriliği oluşabilir. Ayrıca ergenlik çağında cinsel olgunluğa erişememe, enfeksiyonlara dayanıksızlık, iştahsızlık ve kilo alamama, öğrenme ve dikkat eksikliği, tat alma duyusunda bozukluk, akne, dermatit, saçlarda incelme ve dökülme gibi cilt sorunları yaşanabilir.

Demir: Eksikliğinin çocuklarda ve yetişkinlerde görülen en önemli sonucu anemi olarak da adlandırılan kansızlıktır. Kansızlığa bağlı olarak deri ve diğer dokuların renginin solukluğu, saç dökülmesi, kaşıntı, saç ve tırnaklarda çatlamalar görülebilir. Ayrıca kanın oksijen taşıma yeteneğinin düşmesi sonucu halsizlik, yorgunluk, çarpıntı, yaraların zor iyileşmesi, dudak kenarlarında yaralar, yutma güçlüğü, soğuk intoleransı da yaşanabilir.

İyot: İyot eksikliğinde tiroid bezi, hormon üretebilmek için gereken iyotu daha iyi tutabilmek amacıyla hücrelerini büyütür. Guatr olarak adlandırılan bu hastalığı önlemede iyot, en önemli mineraldir.

Kalsiyum: Yeterince kalsiyum alınmaması durumunda vücut kemiklerde depolanan kalsiyumu kullanmaya başlar. Bunun uzun yıllar sürmesi halinde eğer eksilen kalsiyum yerine konmazsa kemikler güçsüzleşir ve kolay kırılır hale gelir. Çocukluk çağında raşitizmin en büyük nedeni kalsiyum eksikliğidir. Ayrıca kalsiyum emiliminin yeterli derecede yapılamaması çocukların diş yapılarında bozulmalara, diş eti sorunlarına yol açabilir. Saç ve tırnaklarda kırılmalar meydana gelebilir. Duyu kusurları, adalelerde seğirmeler, uyku bozukluğu ve dalgınlık yaşanabilir. Ağlama, hırçınlık ve iştahsızlığa neden olabilir.

Magnezyum: En yoğun olarak kalp, böbrek, beyin ve karaciğer gibi metabolizmalarda olduğu için, magnezyum vücudun enerji üretiminde çok önemli bir rol oynamaktadır. Dolayısıyla magnezyum yetersizliği birçok enzim sistemini etkiler ve metabolik sonuçları ortaya çıkarır. Halsizlik, iştahsızlık, huzursuzluk, uyku bozuklukları gibi genel belirtiler, öğrenme kapasitenin azalması, dalgınlık, hafıza zayıflığı ile beyin fonksiyonlarının etkilenmesi, kas seğirmeleri, titremeleri ve kalp çarpıntısı gibi problemler yaşanabilir. Yaşça daha küçük bebeklerde ise havale nedeni olabilmektedir.

Selenyum: Selenyum eksikliği, toprağın selenyum açısından zenginliği ile doğrudan bağlantılıdır. Selenyum açısından fakir topraklarda yaşayan ailelerin çocuklarının diğer çocuklara oranla daha yavaş büyümekte oldukları gözlemlenmiştir. Toprakları bu mineral açısından fakir yörelerde selenyumdan zengin yörelere oranla bazı kanser çeşitlerinin sık görülmesi söz konusudur. Eksikliğinde kas yapısında şiddetli bir zayıflık belirir, kalp ve damarlardaki esneme kabiliyeti azalır. Çocuklarda selenyum eksikliği fetal kardiyomyopatiye neden olmaktadır.

Kükürt:Sağlıklı saç,cilt ve tırnaklar için gereklidir. Oksijen dengesinin muhafazasına yardımcı olur,bu da beyin fonksiyonları için çok önemlidir. Sülfür aynı zamanda B-grubu vitaminlerinin işlevlerini yerine getirmesine ve karaciğerde safranın salgılanmasına yardımcı olur.

Boron:Vücudumuzdaki ve kemiklerdeki kalsiyum,magnezyum ve fosforun muhafazası için gerekli olan bir mineraldir. Boron bu üç mineralin vücutta maksimum şekilde kullanılması ve muhafazasını sağlayan yardımcı mineraldir .

Fosfor:Sadece fizyolojik kimyasal reaksiyonlarda yer almakla kalmaz, aynı zamanda vücuttaki bütün hücrelerde bulunur. Normal kemik ve diş yapısı, kalp düzeni ve normal böbrek fonksiyonları için gereklidir.

Sodyum: Bu mineral sinir ve kas fonksiyonlarının devamı için çok önemlidir. Asıl görevi sıvı pompalanmasını sağlamak ve gıdaların hücre zarından geçişini sağlamaktır. Bol miktarda sodyum yüksek kan basıncına katkıda bulunur.

Potasyum:Hayati minerallerden biridir. Vücuttaki potasyumun yüzde 98'i hücre duvarlarının içinde bulunur. Potasyum, sodyumla birlikte vücuttaki su dengesinin sağlanmasına yardımcı olur ve gıdaların hücre içine geçişini sağlar. Potasyumun önemli görevlerinden biri de sinir sistemindeki mesajları iletmesidir. Beyne oksijenin gönderilmesi beyin için önemlidir. Her gün bu mineral vücutta kullanılır ve tekrar yeri doldurulur. Kalbimiz ve vücuttaki diğer kaslarımızın sağlıklı yapısını koruması potasyuma bağlıdır. Fazla şeker, diüretikler, laksatifler, fazla tuz, alkol ve stres bu mineralle birlikte vücuttan atılır.



Labels:

Güzellik Merkezleri Ve Lazer Epilasyon

28 Kasım 2008 Cuma

Güzellik Merkezleri Ve Lazer Epilasyon Hakkında Bilgiler Aşagıda Yer Almaktadır Sizlere Bilgi Vere Bildiysek Ne Mutlu Bize Güzellik Merkezleri Lazer Epilasyonlar Hakkında Bilgiler Aşagıda Ve Kategorilerimizde Yer Almaktadır. Lütfen Okuyunuz Ve Bilgileniniz Bu Web Sayfasında Vitaminler Ve Vitamin Çeşitleride Yer Almaktadır Tüm Vitamin Çeşitleri Yer Almaktadır Bu Sitede.

EsteVital Estetik ve Güzelik Merkezi Uzman Doktorlar eşliğinde Mezoterapi, Karboksiterapi, Lazer Epilasyon, Botoks, Dolgu, Peeling, Cilt Bakımı uygulamaları yapan EsteVital uzman kadrosuyla hizmet vermektedir. Türkiye'de bir ilk! Selülit, zayıflama ve egzersiz uygulamalarında NASA teknolojisi ile oluşturulmuş Bodyvawe Estevital'de.

EsteSpa (Suadiye/Kadıköy)
Estespa, konsept olarak doğal ve organik ürünler ile yapılan vücut ve yüz bakımlarının yanı sıra Uzakdoğu ve Avrupa masajları da içermektedir. Çiftlerinde düşünüldüğü merkezimizde; iki kişilik jakuzili delux odanın yanı sıra tek kişilik masaj odaları, sauna, buhar odası, el-ayak bakım, yüz ve vücut bakım odaları bulunmaktadır.

İmage Line
Antalya. Estetik saç ekimi.

İsmet Peruk
Peruk modelleri ve aksesuarlarının satışını yapan firmanın resmi web sitesi.

Amerikan Lazer
İstenmeyen tüylerin lazerle yok edilmesi; anti aging bakım setleri.

Bilgisayarlı Dijital Tirnak Dekorasyonu
Bilgisayarlı dijital tırnak dekorasyonu hakkında

Bio Kozmetik , Perçem Şampuanları
BİO Kozmetik Sanayi Resmi Web Sitesi. PERÇEM Şampuanları

Botoks Danışma Hattı
Botoks hakkında detaylı bilgi bulabileceğiniz bir site.

Cosmed Klinik
Lazer epilasyon, selülit tedavisi, lokal incelme, cilt bakımı, mikrodermabrazyon, botox, dolgu maddeleri, kırışıklık tedavisi.

Diş Beyazlatma
Diş beyazlatma, avantajları, sakıncaları, diş hekimlerine yönelik bilgiler.

Dreadturk
Dreadlock uygulamalarının nasıl yapıldığı hakkında bilgiler, koruma ve bakımı.

Egederm Dermatoloji
Egederm Dermatoloji Merkezi�nin kurumsal web sitesi

Epiderm Lazer Epilasyon
Epiderm, sadece lazer epilasyon uygulanan uzman bir kuruluş.

Erlamer
Estetik, cilt bakim ve dermatoloji merkezi; uygulamalar, kadro, online randevu, haberler ve duyurular.

Füsun Aksoy Güzellik Salonu
LPG, sellülit tedavisi, zayıflama, cilt bakımı, profesyonel makyaj, solarium, epilasyon hzimetleri.

Fensi Güzellik Merkezi
Saç bakımı, cilt bakımı, epilasyon, yosunlu tedavi ile zayıflama hizmetleri.

Fonex Kozmetik
Fonex Kozmetik ürünlerinin tanıtıldığı web sitesinde, firma bilgileri, güncel haberler ve online bir yarışma da mevcut.

Helena Lazer Güzellik Merkezi
Etlik Ankara�da bulunan lazer ve güzellik merkezinin resmi web sitesi.Sitede firmanın verdiği hizmetler hakkında detaylı bilgi de bulunuyor.

Kuafor Salonları
Kuafor ve Güzellik salonları ile ilgili bir site

Last Point
Kuaför, güzellik ve zayıflama merkezi, saç modelleri, enstitü.

Makyaj , Saç , Güzellik&Bakım Portalı
Güzellik-bakım önerileri, makyaj teknikleri, trendy kozmetik ürünleri ve saç modelleri hakkında.

Medikal Estetik
İstanbul - Bakırköy. Akupunktur, botoks, mezoterapi hizmetleri veriyor.

Medilazer Lazer
İstanbul - Kadıköy. Epilasyon ve güzellik merkezinde lazer epilasyon, mezoterapi, botoks, cilt bakımı hizmetleri veriliyor.

Mos Kuaför Salonları
Mos Kuaför Salonları�nın Kurumsal Web Sitesi

Pembe Dünyalar
İstanbul - Bakırköy. Saç tasarım merkezinin sitesinde örnek saç modelleri, fiyat listesi ve ulaşım bilgileri bulunuyor.

Protez Tırnak Merkezi
İstanbul - Levent. Akrilik, jel ve ipek tırnak uygulamaları.

Pulanna
Pulanna doğal güzellik ürünleri resmi web sitesi

Renks Kozmetik
Kozmetik ile ilgili bilgi ve yenilikler. Makyaj ve cilt bakımı önerileri.

Tırnak Güzelleştirme Merkezi
Protez, akrilik, jel tırnak uygulamaları, manikür, pedikür ve ağda hizmeti veren tırnak güzellik stüdyosu.

Uzman Kozmetik Kurumsal Sitesi
Uzman Kimya & Kozmetik

Volkan Kozmetik
Yılday ve Vural Kolonyaları�nın Üreticisi Volkan Kozmetik�in Kurumsal Web Sitesi

Yves-Rocher
Yves-Rocher Türkiye�nin resmi web sitesi.Sitede online alışveriş imkanı da mevcut.

Labels:

Lahana Kapsülü Nasıl Zayıflatır

26 Kasım 2008 Çarşamba

Lahana Kapsülü Nasıl Zayıflatır ?
Beyaz lahana aquaretik’dir. Yani; bitkiler genelde diüretik olduklarından hem su hem tuz atarken, beyaz lahana tuz dengesini bozmadan sadece su atar. Bu da verilen kiloların kalıcı olmasına yardımcı olur. Biriken toksinlerin suda çözülme özelliği göstermesine
biyotransformasyon denir. Biyotransformasyon özelliği de sadece beyaz lahanada bulunur. Yağda çözülen zararlı toksinlere suda çözülme özelliği kazandıran beyaz lahana biyotransformasyon özelliğiyle terleme, solunum, idrar ve dışkı yolları ile bu zararlı toksinleri dışarı atar.

Lahana Kapsülü Nasıl Zayıflatır Lahana Kapsülü

Labels:

Mineraller Ve Mineral Çeşiteri

Mineraller Ve Mineral Çeşiteri Hakkında Bilgiler Aşagıda Yer Almaktadır Lütfen okuyunuz Okumazsanız Mineraller Hakkında Bilgi Öğrenemezsiniz Mineral Çeşitleri Ve Bu Sitede Vitaminler Vitamin Çeşitleri Ve Tüm Vitaminler Yer Almaktadrı. Saygılarla
Mineral nedir, mineral çeşitleri, minerallerin faydaları.

Vücudun kendi kendine oluşturamadığı inorganik maddeler olan mineraller, vitaminler ile birlikte çalışarak vücutça en fazla ihtiyaç duyulan bölgelere etkin bir şekilde ulaşmalarını sağlarlar. Dolayısıyla insan vücudunun en az vitaminler kadar minerallere de ihtiyacı vardır.

Kan basıncında, kalp ritminde, kas fonksiyonlarında, vücuttaki sıvı dengesinin devamlılığında, üremede oldukça önemli rol oynayan mineraller ayrıca kan oluşumunu ve sağlıklı sinir fonksiyonları gelişimini de kontrol ederler.

Özellikle büyüme ve gelişme çağındaki çocuklarda mineral eksiklikleri oldukça büyük sorunlara neden olabilmektedir:

Çinko: İnsan organizmasının büyüme ve farklılaşma gibi pek çok biyolojik sürecine katkı sağlayan çinkonun eksikliğinde çocuklarda bağışıklık sistemi yeterli derecede etkin olamadığı için multisistem hastalıkları görülebilir. Büyüme ve gelişme geriliği oluşabilir. Ayrıca ergenlik çağında cinsel olgunluğa erişememe, enfeksiyonlara dayanıksızlık, iştahsızlık ve kilo alamama, öğrenme ve dikkat eksikliği, tat alma duyusunda bozukluk, akne, dermatit, saçlarda incelme ve dökülme gibi cilt sorunları yaşanabilir.

Demir: Eksikliğinin çocuklarda ve yetişkinlerde görülen en önemli sonucu anemi olarak da adlandırılan kansızlıktır. Kansızlığa bağlı olarak deri ve diğer dokuların renginin solukluğu, saç dökülmesi, kaşıntı, saç ve tırnaklarda çatlamalar görülebilir. Ayrıca kanın oksijen taşıma yeteneğinin düşmesi sonucu halsizlik, yorgunluk, çarpıntı, yaraların zor iyileşmesi, dudak kenarlarında yaralar, yutma güçlüğü, soğuk intoleransı da yaşanabilir.

İyot: İyot eksikliğinde tiroid bezi, hormon üretebilmek için gereken iyotu daha iyi tutabilmek amacıyla hücrelerini büyütür. Guatr olarak adlandırılan bu hastalığı önlemede iyot, en önemli mineraldir.

Kalsiyum: Yeterince kalsiyum alınmaması durumunda vücut kemiklerde depolanan kalsiyumu kullanmaya başlar. Bunun uzun yıllar sürmesi halinde eğer eksilen kalsiyum yerine konmazsa kemikler güçsüzleşir ve kolay kırılır hale gelir. Çocukluk çağında raşitizmin en büyük nedeni kalsiyum eksikliğidir. Ayrıca kalsiyum emiliminin yeterli derecede yapılamaması çocukların diş yapılarında bozulmalara, diş eti sorunlarına yol açabilir. Saç ve tırnaklarda kırılmalar meydana gelebilir. Duyu kusurları, adalelerde seğirmeler, uyku bozukluğu ve dalgınlık yaşanabilir. Ağlama, hırçınlık ve iştahsızlığa neden olabilir.

Magnezyum: En yoğun olarak kalp, böbrek, beyin ve karaciğer gibi metabolizmalarda olduğu için, magnezyum vücudun enerji üretiminde çok önemli bir rol oynamaktadır. Dolayısıyla magnezyum yetersizliği birçok enzim sistemini etkiler ve metabolik sonuçları ortaya çıkarır. Halsizlik, iştahsızlık, huzursuzluk, uyku bozuklukları gibi genel belirtiler, öğrenme kapasitenin azalması, dalgınlık, hafıza zayıflığı ile beyin fonksiyonlarının etkilenmesi, kas seğirmeleri, titremeleri ve kalp çarpıntısı gibi problemler yaşanabilir. Yaşça daha küçük bebeklerde ise havale nedeni olabilmektedir.

Selenyum: Selenyum eksikliği, toprağın selenyum açısından zenginliği ile doğrudan bağlantılıdır. Selenyum açısından fakir topraklarda yaşayan ailelerin çocuklarının diğer çocuklara oranla daha yavaş büyümekte oldukları gözlemlenmiştir. Toprakları bu mineral açısından fakir yörelerde selenyumdan zengin yörelere oranla bazı kanser çeşitlerinin sık görülmesi söz konusudur. Eksikliğinde kas yapısında şiddetli bir zayıflık belirir, kalp ve damarlardaki esneme kabiliyeti azalır. Çocuklarda selenyum eksikliği fetal kardiyomyopatiye neden olmaktadır.

Kükürt:Sağlıklı saç,cilt ve tırnaklar için gereklidir. Oksijen dengesinin muhafazasına yardımcı olur,bu da beyin fonksiyonları için çok önemlidir. Sülfür aynı zamanda B-grubu vitaminlerinin işlevlerini yerine getirmesine ve karaciğerde safranın salgılanmasına yardımcı olur.

Boron:Vücudumuzdaki ve kemiklerdeki kalsiyum,magnezyum ve fosforun muhafazası için gerekli olan bir mineraldir. Boron bu üç mineralin vücutta maksimum şekilde kullanılması ve muhafazasını sağlayan yardımcı mineraldir .

Fosfor:Sadece fizyolojik kimyasal reaksiyonlarda yer almakla kalmaz, aynı zamanda vücuttaki bütün hücrelerde bulunur. Normal kemik ve diş yapısı, kalp düzeni ve normal böbrek fonksiyonları için gereklidir.

Sodyum: Bu mineral sinir ve kas fonksiyonlarının devamı için çok önemlidir. Asıl görevi sıvı pompalanmasını sağlamak ve gıdaların hücre zarından geçişini sağlamaktır. Bol miktarda sodyum yüksek kan basıncına katkıda bulunur.

Potasyum:Hayati minerallerden biridir. Vücuttaki potasyumun yüzde 98'i hücre duvarlarının içinde bulunur. Potasyum, sodyumla birlikte vücuttaki su dengesinin sağlanmasına yardımcı olur ve gıdaların hücre içine geçişini sağlar. Potasyumun önemli görevlerinden biri de sinir sistemindeki mesajları iletmesidir. Beyne oksijenin gönderilmesi beyin için önemlidir. Her gün bu mineral vücutta kullanılır ve tekrar yeri doldurulur. Kalbimiz ve vücuttaki diğer kaslarımızın sağlıklı yapısını koruması potasyuma bağlıdır. Fazla şeker, diüretikler, laksatifler, fazla tuz, alkol ve stres bu mineralle birlikte vücuttan atılır.

Labels:

Protein Nedir ?

25 Kasım 2008 Salı

Protein Nedir Proteinlerin Özellikleri Amino Asit Nedir Hakında Herşey Ve Vitaminler Hakkında Hepsi Aşagıda Yer Almaktadır Sitemizde Tüm Vitaminler Hakkında Bilgi Yer ALmaktadır.


Protein Nedir ?
Amino asitlerin belirli türde, belirli sayıda ve belirli diziliş sırasında karakteristik düz zincirde birbirlerine kovalent bağlanmasıyla oluşmuş polipeptitlerdir. Amino asitlerin polimerleridirler.

Proteinler hücrelerdeki bütün biyolojik olayların yapıtaşışıdırlar. Hücreler içerisinde gerçekleşen olaylar; yüzbinlerce farklı proteinin kendilerine verilmiş olan vazifeleri yerine getirmeleri ile gerçekleşir.

Proteinlerin özellikleri
Proteinler, çeşitli etkilerle denatüre olurlar. Proteinler, amfoter Maddeler yani amfoter elektrolit veya amfolittirler Proteinler, polipeptit zincirindeki peptit bağlarının su girişi ile yıkılmasısonucu hidroliz olurlar

Proteinin YapısıProteinler, amino asit dediğimiz ve karbon, hidrojen, oksijen ve azot atomlarından meydana gelen moleküllerin tesbih taneleri gibi yan yana dizilmeleri ile oluşur.Proteinler 4 yapıya ayrılır. Bunlar:
I.Primer yapı
II.Sekonder yapı
III.Tersiyer yapı
IV.Kuanter yapı

Amino Asit Nedir ?
Amino asit proteini oluşturan yapı taşışıdır.Dogada 300’den fazla amino asit vardır, fakat memelilerde bunlardan yalnız 20 tane bulunur. Bunlar Hücrenin genetik materyali olan DNA tarafından kotlanan amino asitlerdir.Amino asitler arasındaki kovalent baglarpeptit baglar olarak oluşturdukları zincirde polypeptit zinciri olarak adlandırılır.

RNA’daki bilginin proteine çevrilmesi işlemine translasyon denir. mRNA’da sadece dört farklı nükleotit bulunurken, proteinlerde 20 değişik amino asit bulunur. Bu nedenle, m RNA ile proteinler arasında bire bir ilişki olamaz. Genlerdeki ve dolayısıyla mRNA’daki nükleotit dizisi ile proteinlerdeki amino asit dizisi arasındaki ilişki genetik şifre’dir.
Daha fazla bilgi için


Protein, Vitamin Protein, Vitamin Çeşitleri hakkında Bİlgi Yukarıda YEr Almaktadır.

Labels:

Vitamin Çeşitleri

24 Kasım 2008 Pazartesi

Herkes tarafından bilinen 13 vitamin vardır. Bunlar temelde, yağda çözünenler ve suda çözünenler olarak iki gruba ayrılır:ama gerçekte 20 vitamin vardır. En küçük vitamin A,C,D ve K vitaminleriyken, en büyük vitamin türü E vitaminidir. Orta boy moleküllü B vitaminleri ise pek kullanılmaz.


Dört vitamin türü, yağda çözünebilir ve bu sayede vücudun yağ dokusunda depolanırlar. Bunlar: A vitamini, D vitamini, E vitamini ve K vitamini.

A Vitamini [değiştir]

Göz sağlığı için çok önemlidir. E vitaminiyle alınırsa daha iyi gözlere sahip olunur. Yumurta, avokado, karaciğer, süt, havuç, sebze, ceviz, balık yağı gibi besinlerde vardır. Oluşumu sırasında böbreklerin rolü vardır. Zaten A vitamini böbreklerde bulunan tek vitamindir.Yeşil sebzelerde bulunur. Kalorisi yüksektir

A vitamininin (diğer yağda eriyen vitaminler olan D, E, K vitaminleri gibi) fazlası zararlıdır. Özellikle gebe kalmayı planlayanlarla gebelerin A vitamini içeren ilaçlardan ve yiyeceklerden (karaciğer) uzak durması önerilmektedir. Gebelikte düşük ve anormallik yapma riski vardır. Çoklu vitamin içeren ve gebelerce çok tüketilen ilaçlarda da ne yazık ki A vitamini bulunmaktadır. Yağda eriyen, vücutta depolanan bu tarz ilaçların gebelere verilen dozun toksik (zehirleyici) dozda olmaması özgürce alınabileceği anlamına gelmemektedir. İlaç olarak alınan A vitaminin doğal yollarla alınan A vitaminine göre daha riskli olduğu kabul edilmektedir. Nitekim İngiltere Royal Kolej yayınladığı "Gebe Takip Kılavuzu"nda A vitamini içeren ilaçların ve yiyeceklerden karaciğerin gebelere verilmemesini önermektedir.

A vitamini fazlalığı aşağıdakilere neden olabilir:

  • doğum anormallikleri,
  • Karaciğer problemleri,
  • Kemik mineral yoğunluğunda azalma ve osteoporoz
  • uygunsuz kemik büyümesi,
  • deride uygunsuz renk değişimi,
  • saç dökülmesi
  • yoğun cilt kuruluğu ve pullanmalar

A vitamini eksikliğinde görülen hastalıklar:

  • gece körlüğü
  • bağışıklık sistemi zayıflığı
  • büyüme gelişme yavaşlaması

D Vitamini [değiştir]

Provitamin şeklinde alınan D vitamini deri altında uv. ışınları ile aktifleşir.D vitamini Ca ve P'un emilmesini ve kemiklerde depo edilmesini sağlar.D vitamini eksikliğinde çocuklarda raşitizm,yetişkinlerde osteomalazi hastalıklarının oluşmasını sağlar.Fazlası kireçlenmeye neden olur.En önemli kaynak güneş ışınıdır.Ayrıca karaciğer,balık,yumurta,tereyağı,peynir ve mantarda bulunur.

E Vitamini [değiştir]

Çocukların büyümesi için E vitamini gereklidir. Yaralarının iyileşmesi için K vitamini gerekir. ( protein yarayı kötüleştirir. ). Karaciğer,yağ dokusu,ince bağırsak ve mide E vitamini sentezler. Kimyasal yapı itibarı ile bir tokoferol olup antisterilite vitamin olarak da bilinir. Tokol ve tokotrienoltürevlerinin farklı bileşikleri E vitamini aktivitesi gösterir. En aktifi alfa-tokoferoldür. Provitamin olarak kullanılır. D vitamininden daha güçlüdür. E vitamini sinir sisteminin, kasların, hipofiz ve sürrenaller gibi endokrin bezlerin ve üreme organlarının fonksiyonları için öneme sahiptir. E vitamini, biyolojik bir antidoksidan olup, atardamar hastalıklarının ve kanserin önlenmesi için gerekli olan bir antioksidandır.Bitkisel ve sıvı yağlarda, kırmızı et, karaciğer,tahıl,tahıl ürünleri vb. lerde bulunan E vitamini eksikliğinde kaslar gelişemez. Ve E vitamini yapıcı-onarıcı özelliğe sahip her şeyi yaptığı için, bazı kozmetik ürünleri de E vitamini içermektedir. Kozmetik ürünlerinde sadece [[B5]] ve E vitaminleri bulunur. Tokoferol ( E1 ) vitamininin tokoferolleri:

Alfa tokoferol - E1A ( Diğer adı: Provitamin E ) Beta tokoferol - E1B ( Diğer adı: Pro-E1B ) Gama tokoferol - E1G ( Diğer adı: EProteinToko1 ) Delta tokoferol - E1D ( Diğer adı: DeltE1 ) Mega tokoferol - E1M ( Diğer adı: Megadel )

K Vitamini [değiştir]

K vitamini, yeşil sebze, çay ve ciğerde bulunan ve kan pıhtılaşmasında önemli bir yeri olan vitamindir.Karaciğerde protrombin yapılmasında kullanılır. Yokluğunda kan ile ilgili belirtiler ortaya çıkar. Normal olarak bağırsaklarda bulunan bakteriler tarafından sentezlenir. Yetersizliğinde pıhtılaşmada sorunlar ve aşırı kanama ortaya çıkar. Vücudumuzdaki bakteriler tarafından da üretilir.Vücudumuzu hastalıklardan korur.yaraların iyileşmesi için K vitamini gereklidir

Suda çözünenler [değiştir]

Diğer dokuz vitamin türü ise suda çözünür ve pek çoğu vücutta depolanmaz. Bunlar: C vitamini, Tiyamin (B1), Riboflavin (B2), Niyasin (B3), Pantotenik asit (B5), Piridoksin (B6), Siyanokobalamin (B12), Biyotin, Folik asit (folacin).

C Vitamini (Askorbik Asit) [değiştir]

C vitamini veya askorbik asit, turunçgiller, koyu yeşil sebzeler ve patateslerde bulunan ve kollajen sentezinde yer alan, antioksidan bir vitamindir. Ayrıca demir emilimini de olumlu etkiler. Yetersizliğinde eklem ağrıları, yaraların geç iyileşmesi, skorbüt gibi sorunlara neden olabileceği gibi enfeksiyonlara karşı kişiyi daha zayıf kılar. Küçük yaşlarda diş eti kanaması ve grip C vitamini eksikliğinde, fazlalığında da ishal görülür.

B1 Vitamini (Tiyamin) [değiştir]

Hemen hemen tüm canlı dokularda bulunur ve pirofosforik ester şeklinde görülür. Pentozfosfat çeviriminde alfa-keto asit dekarboksilazların ve transketolazın koenzimidir. Eksikliği başta sinir ve kalp hücreleri olmak üzere beslenmeleri için özellikle glikoza gereksinim duyan hücrelerde metabolizma bozukluğuyla sonuçlanır ve beriberiye neden olur.

B2 Vitamini (Riboflavin) [değiştir]

Tahıllar, et ve ciğerde bulunan bir vitamindir. FAD'ın içeriklerindendir. Yetersizliğinde ariboflavinoz görülebilir.

B3 Vitamini (Niyasin) [değiştir]

Et, balık ve kuruyemişlerde bulunan ve NAD ile NADP koenzimlerinin içeriklerinden olan, solunum için önemli bir vitamindir. Yetersizliğinde pellagra görülebilir.

B5 Vitamini (Pantotenik Asit) [değiştir]

birçok gıdada, özellikle de ciğer ve baklagillerde bulunan önemli bir vitamindir. E vitamininin içeriği olan pantotenik asit, karbonhidrat ve yağ metabolizmasında yer alır. Yetersizliğinde yorgunluk ve uyuşukluk hissedilebilir.

B12 Vitamini (Siyanokobalamin) [değiştir]

Siyano Kobalamin veya B12 ciğer, balık ve süt ürünlerinde bulunan ve DNA metabolizmasında koenzim olarak yer alan bir vitamindir. Alyuvarların olgunlaşmasında da gereklidir. Yetersizliğinde anemi ve kilo kaybı görülebilir.



Labels:

Proteinler Hakkında Herşey

Proteinler Hakkında Herşey , Protein Nedir , Proteinlerin özellikleri , Amino Asit Nedir, Primer yapı , Protein Çeşitelri Ve Daha Herşey

Protein Nedir ?
Amino Asitlerin belirli türde, belirli sayıda ve belirli diziliş sırasında karakteristik düz zincirde birbirlerine kovalent bağlanmasıyla oluşmuş polipeptitlerdir. Amino asitlerin polimerleridirler. Canlı hücrelerin ana Maddesini oluşturan, genellikle sülfür, Oksijen ve karbon öğeleri bulunan amino Asit birleşiminden oluşmuş, yumurta akı, et, süt vb. yiyeceklerde bulunan, karmaşık yapılı doğal maddeye Protein denir.

Proteinler hücrelerdeki bütün biyolojik olayların yapı taşıdırlar. Hücreler içerisinde gerçekleşen olaylar; yüz binlerce farklı Proteinin kendilerine verilmiş olan vazifeleri yerine getirmeleri ile gerçekleşir.

Proteinlerin özellikleri
Proteinler, çeşitli etkilerle denatüre olurlar. Proteinler, Amfoter maddeler yani amfoter elektrolit veya amfolittirler Proteinler, polipeptit zincirindeki peptit bağlarının Su girişi ile yıkılması sonucu hidroliz olurlar.

Proteinin Yapısı
Proteinler, amino asit dediğimiz ve karbon, Hidrojen, oksijen ve Azot atomlarından meydana gelen Moleküllerin tespih taneleri gibi yan yana dizilmeleri ile oluşur. Proteinler 4 yapıya ayrılır. Bunlar:
I. Primer yapı
II. Sekonder yapı
III.Tersiyer yapı
IV. Kuanter yapı

Amino Asit Nedir ?
Amino asit Proteini oluşturan yapı taşışıdır. Doğada 300’den fazla amino asit vardır, fakat memelilerde bunlardan yalnız 20 tane bulunur. Bunlar Hücrenin genetik materyali olan DNA tarafından kotlanan amino asitlerdir.Amino Asitler arasındaki kovalent baglarpeptit bağlar olarak oluşturdukları zincirde polypeptit zinciri olarak adlandırılır.

RNA’daki bilginin Proteine çevrilmesi işlemine translasyon denir. mRNA’da sadece dört farklı nükleotit bulunurken, Proteinlerde 20 değişik amino asit bulunur. Bu nedenle, m RNA ile proteinler arasında bire bir ilişki olamaz. Genlerdeki ve dolayısıyla mRNA’daki nükleotit dizisi ile proteinlerdeki amino asit dizisi arasındaki ilişki genetik şifre’dir.

1. Primer yapı :
Bir Proteindeki aminoasitlerin dizilişine o Proteinin Primer yapısı denir. normal ve mutasyona uğramış Proteinlerin Primer yapıları bilindiği taktirde bu bilgi kullanılarak hastalığın tanısına gidilebilir.

2.Sekonder Yapı:
Polipetit omurgası gelişi güzel bir üç boyutlu yapı oluşturmayıp genellikle lineer dizede birbirine yakın olan amino asitlerin kurallı düzenlemesiyle yapılanır.

3.Tersiyer Yapı:
Bir polipeptit zincirinin Primer yapısı onun tersiyer yapısını da belirler. Tersiyer hem bölgelerin katlanmasını hem de bölgelerin polypeptit içindeki nihayi düzenini ifade eder.

4. Kuanternal Yapı:
Birçok protein tek polipeptit zincirinden meydana gelir; bunlar monomerik proteinlerdir.Birçoğu da yapısal olarak benzer veya tamamen ilgisiz veya daha fazla polypeptit zincirinden oluşur.Bu polipeptit zincirlerinin düzenlenmesine proteinin kuanter yapısı denir.

Proteinlerin Çeşitleri
Proteinler Başlıca iki çeşide ayrılır:
1. Basit Proteinler
2. Bileşik ( konjuge ) Proteinler
3. Türev Proteinler

Basit Proteinler
Globüler proteinler:
Albüminler,
Globülinler,
Globinler,
Glutelinler,
Prolaminler,
Protaminler,
Histonlar.
Basit Proteinler
Fibriler proteinler:
Keratin,
elastin,
fibrinojen,
miyozin.

Bileşik Proteinler
Glikoproteinler: Kollajen
Proteoglikanlar
Lipoproteinler
Fosfoproteinler: Kazein
Nükleoproteinler
Metalloproteinler: Ferritin, transferrin,
seruloplazmin
Kromoproteinler: Hemoglobin,
miyoglobin, sitokromlar, peroksidaz

Türev proteinler
Primer türev proteinler (denatüre tip
proteinler):
protean
metaprotein
koagule proteinler
Sekonder türev proteinler:
Proteozlar (albüminozlar)
Peptonlar
Oligopeptitler
Peptitler

Proteinlerin Denatürasyonu
Protein denatürasyonu peptit bağları hidroliz olmadan proteinin yapısını çözülüp disorganize olması sonucunda meydana gelir. Denatüre edici etkenler; ısı,organik çözücüler, Mekanik karıştırma, kuvvetli asit yada baz, deterjan, kurşun, cıva gibi maddelerdir.

Ender olarak denatüre edici maddeden uzaklaştırıldığında protein eski orijinal yapısına dönerek katlanır ve denatürasyon geri dönüşümlü olarak bozulur. Bu, proteinin katlanmasının protein sentezi başladıktan hemen sonra, yani katlama işlemini bozacak uzun bir amino asit zinciri oluşmadan başladığı kavramı gibi çeşitli faktörlere bağlana bilir. Denatüre proteinler genellikle çözünmezler ve bu yüzden çözeltide çökerler.

Protein oluşumu
DNA 4 harfli bir alfabeden(4 çeşit nükleotid(baz)) oluşurken protein 20 harfli bir alfabeden ( 20 çeşit aa) oluşur. Protein sentezi DNA sayesinde olur. Bunun için bu iki Alfabe arasında çeviri yapılması gerekir. Bu olay kısaca şu şekilde olmaktadır.
.(bir genlik kısım). DNA

MRNA
DNA’nın bir genlik kısmı bir Enzim aracılığıyla RNA’ya kopyalanır/veya RNA oluşturulur.
DNA: birçok genden oluşur
RNA: bir genden
Daha sonra MRNA ribozomlara yapışır ve ribozom bu RNA’daki kod dizilimini okumaya başlar, ribozomun çevresinde tRNA’lar vardır, bu tRNA’lara ise çeşitli aa’lar bağlanmıştır. mRNA’dan hangi baz dizilimi okunduysa ona ait aa’nın bağlandığı tRNA gelir ve ribozoma yapışır, bu işlem bu şekilde devam eder ve bir protein oluşur.

GÜNLÜK PROTEİN İHTİYACIMIZ NEDİR?
Protein vücut için çok gerekli bir bileşendir. Kasların ve bağlantı dokularının beslenmesi, yaşaması ve tamiri, vücudun su dengesinin düzenlenmesi, ana Hormon ve Enzimlerin üretilmesi ve bağışıklık sisteminin düzgün çalışmasını sağlar.

Sağlıklı ergen erkek ve kadınlar için, günlük gerekli miktar, Kg başına 0,8 gram olarak hesaplanmıştır. Yani vücut ağırlığına göre, ortalama bir insanın, günlük 40-65 gr arası Protein alması gereklidir.

Günlük 2000 kalorilik beslenme rejimi uygulayan bir ergen kişi için, 50 gram protein alması uygundur. Eğer düzenli egzersiz/spor yapan birisi iseniz, Bu miktarın egzersiz yaptığınız günlerin sayısına bağlı olarak % 25-50 arttırılması gerekir

Bu miktarı Balık, Yağsız Et, Kümes hayvanlarının etleri, Az yağlı ya da yağsız süt ürünleri, Bakliyat, Tahıl ve Soya gibi sağlıklı ve protein açısından zengin ürünlerden alabilirsiniz.

Protein Sentezi
Bu soruya yanıt vermek için öncelikle proteinin nasıl oluştuğunu incelemek gerekiyor. Vücudumuzda DNA molekülleri ile depolanan genetik bilgiler, translasyon dediğimiz bir olay ile amino grup Asitlerden oluşan protein haline gelmektedir. Bu olay sırasında önce belirli bir miktar DNA'dan buna karşılık gelen RNA dizisi oluşur. Transkripsiyon denilen bu olaydan sonra RNA yapısında bulunan ve aktif protein sentezine katılmayan intron dediğimiz RNA dizileri ortadan kaldırılır. Intronsuz RNA'ya MRNA diyoruz ve bu MRNA, ribozomlarda birçok karmaşık olaydan sonra amino grup asit haline çevrilir ( Transla yon) ve değişik aminoasitlerin birleşmesiyle proteinler meydana gelir. Bu sayede DNA'larda hazır bulunan bilgiler protein formunda dokularda ve hücrelerde faaliyet göstermeye baslar. Proteinin yanlış sentezlenmesinin ana nedeni DNA nin yapısında olabilecek bir değişikliktir ve buna mutasyon diyoruz. Ayrıca çeşitli proteinler sentezlendikten sonra bazı modifikasyonlara uğrarlar. Bunlar, proteinin bir kısminin kopması, fosfor, seker karbonhidrat molekülleri eklenmesi gibi olaylardır. Bu aşamalarda olabilecek bir bozukluk ta proteinin gerçek fonksiyonunu göstermesine engel olur. Özetle saydığım bütün aşamalarda olabilecek bir bozukluk, sonuçta proteinin sentezinde bozukluğa neden olacaktır.

Protein yanlış sentezlenince ne olur sorusuna en basit ve kısa yanıt o proteinin fonksiyonunun bozulması olacaktır. Söz konusu proteinin fonksiyonu örneğin hücrelerin bölünmesine yardımcı olmaksa, bu proteinin sentezindeki bozukluk hücrelerin bölünmesinde sorun çıkartacaktır. Günümüzde birçok proteinin yanlış yada eksik sentezlenmesinin bazı hastalıklara neden olduğu bilinmektedir. Bazı tip kanserlerde örneğin çok özel proteinlerde mutasyon olduğu hem deney hayvanlarında hem de insanlarda gösterilmiştir. Tümör oluşumunu önleyen bazı proteinlerde olabilecek sentez hatalarının organizmaları Kanser gelişimine daha hassas hale getirdiği bilinmektedir. Yanlış protein sentezi sadece kanserli kişilerde görülmemektedir. Yapılan çalışmalar bir çok hastalıkta spesifik protein veya proteinlerde yanlış sentezlenme olduğunu göstermiştir. Uzayıp giden bu hastalıklara birkaç örnek vermek gerekirse, seker hastalığı, bazı akciğer hastalıkları, Alzheimer hastalığı, bir çok bağ dokusu hastalığı sayılabilir.

Bu noktada bir önemli konuyu da belirtmek gerekir. yanlış sentezlenen her proteinin mutlaka bir hastalığa neden olması gerekmez. bazı sentezlenme hataları proteinin fonksiyonunda çok önemli bir değişikliğe neden olmaz. Yine ayni şekilde bazı durumlarda yanlış sentezlenme sonucu fonksiyonunu bozulan proteinin görevi ona benzer bir başka protein tarafından üstlenilebilir ve organizmada olabilecek herhangi bir fonksiyon eksikliği önlenmiş olur. Son olacakta yanlış sentezlenen proteinin organizma için hayati önemi olmayan bir fonksiyonu varsa, bunda olabilecek sentez hatalarının çok fazla önemi olmayabilir. Özetle tekrarlamak gerekirse, proteinler organizmaların effektor molekülleri olduğundan, sentez bozuklukları, sorumlu oldukları fonksiyonların bozulmasına neden olabilir. bazı proteinlerin sentez bozukluklarının çok ciddi ve hayati tehlikeye oluşturacak ya da yasamla bağdaşmayacak bir sonucu olabildiği gibi, bazı proteinlerde ise bu fonksiyon bozukluğu fark edilmeyebilir. Bu, söz konusu proteinin organizmada üstlendiği fonksiyon ve regule ettiği hücresel olaylarla ilgilidir. Karbonhidratlardan ve yağlardan farklı olarak C, H, O’ nun yanında N ve bazen de S bulundurur. Esas görevi yapı maddesi olmaktır. Yapıtaşları amino Asitlerdir. Yüksek Sıcaklık proteinlerin yapısını bozar. Her Canlının protein yapısı kendine özgüdür.

Proteinler hücre içi ve hücre dışında önemli yapı maddeleridir

Bağ doku kollogen lifleri, kıl ve derideki Keratin ( Saç ve Tırnaklarımız) önemli hücre dışı proteinleridir

Örneğin: Lipoprotein zar yapısı, Nükleoprotein kromozom yapısı.

Kasların kasılmasında görev alan aktin miyozin iplikler protein molekülünden oluşmuştur.

Bir moleküle bağlanıp onu diğer moleküle taşırlar.

Örneğin : Hücre içinde sitoplazma ile çekirdek arasında bazı maddeleri taşırlar.

Biyokimyasal reaksiyonlardaki biyolojik katalizörler yani Enzimlerin hepsi protein moleküllerinden meydana gelmişlerdir.

Proteinler taşıyıcı moleküllerdir. Yüksek enerjili elektronu taşıyan sitokromlar, Oksijeni taşıyan hemoglobin protein moleküllerinden meydana gelmişlerdir.

Not: Hemoglobin 9512 Atom bulundurur. C3032H4816N780O872S8Fe4

Vücuda dışarıdan giren hastalık yapıcı maddelere antijen denir. Vücudun antijenlere karşı korunmak amacıyla meydana getirdiği protein yapısındaki moleküllere ANTİKOR adı verilir. Virüslere karşı salgılanan interferon da protein yapısındadır.

Hormonların büyük bölümü proteindir.

Örneğin: kanda şeker seviyesini düzenleyen İnsülin, glukagon hormonları . Dolayısıyla proteinler düzenleyici rol oynarlar.

Depo protein olarak Albümin, yılanlarda zehir üretilmesi ayrıca yakılmalarında CO2 , H2O, H2S, NH3, üre, ürik asit gibi artık maddeler oluşur.

Proteinler hücrelerin madde alış verişini sağlayan osmotik Basıncın oluşmasında etkilidir.

Örneğin: Doku hücrelerinden kılcal damarlara madde geçişini kandaki proteinlerin oluşturduğu osmotik Basınç sağlar.

Yetişkin insanların vücutlarındaki dolaşım, solunum, sindirim, boşaltım gibi biyolojik olaylar olurken hücreler yıpranır. Yıpranan hücrelerin yerine yenilerinin yapılması yine protein varlığında olur.

Hücre zarında bulunan proteinler aminoasit ve glikoz gibi Monomerleri tanıyarak hücre içine alırlar.

Besin kaynağı olarak rol oynarlar. Örneğin: bazı Bitkilerin tohumları çimlenme ve gelişimin ilk safhalarında gerekli enerji için protein depolar. Süt içindeki kazein çocuklar için önemli hayvansal proteindir.

Alınan proteinler ancak uzun açlıkta enerji hammaddesi olarak kullanılır. Bu durumda protein yıkımı, protein sentezinden daha fazladır. Bu yüzden aşırı zayıflama görülür.

PROTEİNLERİN OLUŞMA MEKANİZMASI
Yapı taşları aminoasitlerdir. Canlıların yapısındaki proteinlere 20 çeşit amino asit katılır. Yapay olarak sentezlenebilen 70 kadar aminoasit vardır. Bu 20 çeşit amino asitten 12 tanesi insanlarda sentezlenebilirken 8 tanesi dışarıdan hazır olarak alınır. Proteinler çok sayıda aminoasitin dehidrasyon sentezi yoluyla birleşerek oluşturdukları polipeptidlerdir. Proteinler her canlıda farklı olduğu gibi her canlının farklı dokularında da birbirinden farklıdır. Sadece tek yumurta ikizlerinin proteinleri aynıdır. Bu farklılık proteinleri oluşturan aminoasitlerin çeşidi, sayısı, sırası ve dizilişinden kaynaklanır. Bunun nedeni de her canlı ve dokudaki proteinlerin sentezlenmesini sağlayan genlerin farklı olmasıdır. Proteinlerin sentezlenmesi için gerekli olan aminoasit çeşitlerinden bir tanesi bile eksik olsa protein sentezlenemez. Proteinlerdeki aminoasitlerden bir tanesinin bile çeşidi, sırası,sayısı değişirse proteinin yapısı ve özelliği değişir.

Örneğin: Hemoglobindeki glutamik asit yerine valin denilen aminoasit gelirse normal hemoglobin oluşmaz. Bu farklılık nedeniyle insanlarda orak hücre anemisi denilen hastalık oluşur. Ancak sitokrom C ‘ de 104 aminoasit vardır. Bunlardan 30-40 kadarı farklı sıralanabilir. Aminoasitlerdeki COOH Asit, NH2 baz özelliği taşır. Bu nedenle aminoasitler amfoterdir.( asit – baz özelliği )hücrede meydana gelen pH değişiklikleri bu şekilde tamponlanır.

Bazı aminoasitler insanda sentezlenemez. Bunlar 8 tanedir. Besinlerle dışarıdan alınır. Vücutta üretilemeyen bu aminoasitlere zorunlu amino asitler denir.

Proteinler Yapılarında karbon, hidrojen, oksijen ve azot bulunan proteinler yaşam için gerekli organik bileşiklerdir. Organizmanın genel yapı taşlarını teşkil ederler.

Vücudun çalışmasında düzenleyici olarak görev alan bazı enzim (amilaz, lipaz, laktat dehidrogenaz vb.) ve Hormonların (insülin, büyüme Hormonu vb.) yapılarında protein vardır. Alyuvarlara rengini veren hemoglobin bir protein bileşiğidir. Kasların büyük kısmı myozin ve aktin diye adlandırılan protein türlerinden meydana gelmiştir. Vücudun mikroplara karşı savunmasında görev alan Antikor dediğimiz koruyucu maddeler ile bazı vitaminlerin yapımında proteinin etkinliği bulunmaktadır. Aynı zamanda proteinler bir enerji kaynağıdırlar ve 1 gram protein vücutta 4 kcal. enerji oluşturur.

AMİNO ASİTLER
Proteinlerin yapı taşı ise amino asitlerdir. Doğada bulunan 22 amino asitten 8 tanesi organizmada yapılamaz. Mutlaka dışardan besinlerle alınmaları gereken bu amino Asitlere elzem amino asitler denir (esansiyel amino asitler). VALİN, LÖSİN, İZOLÖSİN, TREONİN, METİONİN, FENİLALANİN, TRİPTOFAN, LİZİN elzem amino asitlerdir. Ayrıca HİSTİDİN ve ARGİNİN çocuklar için özellikle ilk yıllarda elzem amino asit olarak kabul edilir. Spor performansı açısından GLUTAMİK ASİD'te önem kazanmaktadır. Glutamik asit büyümede, beynin ve sinir sisteminin metabolizmasında, dolaylı olarak sporcunun konsantrasyonunun düzenli olmasında etkendir. Elzem amino asitlerden valin, löysin ve izolöysin enerji temini için kasta kullanılan amino asitlerdendir. Alanin ve glutamat ise karaciğerde glikoza çevrilerek kana geçer, kan şekerinin seviyesinin korunmasına katkıda bulunur. Karbonhidrat depolarının tükenmesi durumunda amino asitler toplam enerji tüketiminin % 5-10 kadarını sağlar.

PROTEİN KAYNAKLARI VE KALİTESİ
Dışardan aldığımız proteinleri hayvansal ve bitkisel kaynaklı yiyeceklerden elde ederiz. Bu besinlerdeki proteinlerin kalite, çeşit ve miktarları birbirlerinden farklıdır. Sindirilebilirlik açısından en uygun olanı yumurta, et, süt ve benzeri hayvansal kaynaklı yiyeceklerden elde ettiklerimizdir. Bu besinlerdeki proteinin % 91 - 100'ü, tahıl ürünlerindeki proteinin % 79 - 90'ı, kuru baklagillerden elde edilen proteinin ise % 69 - 90'ı sindirilir. Kullanılabilirlik açısından tavuk yumurtası örnek proteindir, % 98'i vücut tarafından kullanılır.

Et, balık, süt ve bunların türevlerinden elde edilen protein ise iyi kalitede protein kabul edilir. % 75 - 80'i vücut proteinine dönüşür.

Hayvansal kaynaklı proteinler elzem amino asitler açısından yeterli düzeydedir. Düşük kalite protein diye sınıflandırdığımız bitkisel kaynaklı proteinlerde bazı elzem amino asitler yetersiz bulunmakta ve sindirimleri de güç olmaktadır. Bitkisel kaynaklı proteinlerin % 40'ı kullanılabilmektedir.

Yumurta Albümini ve kazein gibi yüksek kaliteli protein alımı halinde, alınan amino asitler büyük oranda protein sentezinde kullanılmaktadır. Karışık bir diyetle alınan proteinlerden elde edilen amino asitlerin büyük bir bölümü enerji temininde kullanılarak yıkıma uğramaktadır. Küçük bir bölüm ise protein sentezinde kullanılmaktadır.

Hayvansal kaynaklı proteinler içerdikleri doymuş yağ ve kolesterol nedeni ile aşırı tüketildiğinde insanlarda kalp - damar hastalıklarına neden olabilirler. Bitkisel kaynaklı proteinlere göre ekonomik yönden de pahalıdırlar. Bitkisel kaynaklı yiyecekleri birbirleri ile karıştırarak yediğimizde besinlerin birinde sınırlı olan elzem amino asidi diğer besinden karşılayabiliriz. Tahıllarla kuru baklagillerin veya süt türevlerinin birlikte yenmesi, elzem amino asitlerin yeterince tüketilmesi açısından daha yararlıdır. Etin fazla tüketimi yüklenmelerde kan asidozunun artmasına, sonuçta yorgunluğa neden olmaktadır. Sütün alkalizan etkisi nedeniyle süt proteini kullanımında bu olasılık daha düşüktür.

Elzem amino asitleri dengeli örnek karışımlar:
- Mercimekli veya Nohutlu Bulgur Pilavı
- Kuru fasulyeli Pirinç Pilavı
- Yayla Çorba
- Peynirli Makarna
- Sütlaç
- Muhallebi ve diğer sütlü tatlılar.

Yörelerin yemek çeşitlerine göre bu örnekler çoğaltılabilir. Bu yemek türleri eti sevmeyen yada yemek istemeyenler (vejeteryanlar) içinde uygun besinlerdir.

Protein açısından en uygun ve sağlıklı beslenme şekli, diyetteki proteinin % 50'sinin hayvansal kaynaklı, % 50'sinin bitkisel kaynaklı besinlerden karşılandığı beslenme şeklidir.

PROTEİN GEREKSİNİMİ
Günlük protein gereksinimi vücut yapısına göre ve bazı özel durumlara göre değişiklikler gösterebilir. Sağlıklı bir kişinin günlük gereksinimi kilogram başına 0.8 - 1.2 gram kadardır. Hastalık durumlarında, çocuklarda, büyüme çağlarında ve spor yapan insanlarda bu oran artmaktadır. Sporcularda protein kullanımının spor yapmayanlara göre artması, proteinin zaman zaman enerji temininde kullanılmasından, sportif yüklenmelerde yıkımın artmasından ve vücut kitlesinde artışın hedeflenmesinden ileri gelmektedir. Gereksinimi egzersizin tipi, çalışma süresi ve yoğunluğu ile yapılan sporun özelliği de değiştirebilmektedir.

Kuvvet sporlarında (halter, gülle, çekiç vb.) 2.0 - 2.3 g / kg /günde, diğer spor dallarında 1.5 - 2.0 g / kg / günde, protein alımı gereksinimi karşılamaktadır. Diğer bir deyişle günlük enerji gereksinimin % 12 - 20'si proteinden karşılanması yeterli olmaktadır. Bir Günde ek olarak verilecek 10 gram kadar Protein, antrenman yapmak koşulu ile kas gelişimi için yeterli olmaktadır. Vücutta proteinin yapım ve yıkımı denge halindedir.

Diyetle alınan proteinler sindirim sırasında amino asitlere parçalanarak emilirler ve vücutta bir havuzda depolanırlar. Ancak proteinin vücutta depolanma oranı karbonhidrat ve yağlardan çok daha düşüktür. Diyetle alınan enerji ve proteinler ihtiyaçtan fazla ise, fazla amino asitler karaciğerde yağ ve karbonhidrat yapımında kullanılır ve depo edilir. Diyetle alınan protein yetersiz ise vücut amino asit havuzu için gerekli olan düzey vücut proteinlerinin yıkımı ile yerine konur. Enerji alımının yetersiz olması halinde ise amino asit havuzu önemli bir enerji kaynağı oluşturur. Enerji temininde depodan kullanılan protein ve amino asitler diyetle yerine konulmaktadır. Diyetle alınan protein gerektiğinde vücut proteinlerinin yapımında kullanılmaktadır. Yeterli enerji alımı ile bu protein deposu da korunmaktadır.

Enerji elde etmek için amino asit ve proteinlerin yıkımı artarsa denge bozulmaktadır. Egzersizlerde vücuttaki protein yıkım oramda artmaktadır. Alınan toplam enerji miktarı gereksinim üzerinde ise protein yetersizde alınmış olsa enerji ihtiyacı için protein yıkımı azalacağından amino asit dengesi bozulmayacaktır. Enerji alımı yetersiz olduğunda ise alınan protein enerji elde etmek için kullanılacağından diyetteki protein miktarı yeterli de olsa amino asit dengesi bozulmaktadır. Vücutta protein depolamada yüksek protein alımından çok, düşük protein alımı daha etkili olmaktadır.

Diyetle yeterince protein alınamadığı durumlarda (kilo sorunu olan halter, boks, güreş, judo gibi siklet sporlarında, yoğun antrenman dönemlerinde, iştahsızlık çeken sporcularda) hazır protein tozu da kullanılabilir. Ancak günlük diyete ek olarak alınan bu hazır protein miktarı günlük gereksinim içinde kalmalıdır.

Halter sporu yapan 70 kg. ağırlığında bir erkek sporcuyu örnek verecek olursak; bu sporcunun günlük protein gereksinimi 70 kg. x 2.3 g / kg. /günde = 161 gram kadardır. 120 gramını günlük diyetinden karşıladığını düşünürsek, dışardan hazır olarak protein tozu veya başka şekilde alacağı protein miktarı 41 gram kadar olmalıdır.

PROTEİN YETERSİZLİĞİ
Protein yetersizliği günlük diyetle alınan proteinin miktar ve kalite yönünden gereksinimi karşılamamasından oluşur, nedenler arasında ekonomik koşulların zayıf olması, dengesiz beslenme, bazı hastalıklar (emilim bozuklukları, böbrek ve karaciğer hastalıkları vb.) sayılabilir.

Uzun süreli yetersizliklerde vücut kendi dokularındaki proteini kullanmak zorunda kalır. Büyüme yavaşlar ve durur, vücut ağırlığı azalır, halsizlik, Anemi ve ödem (şişlik) oluşur. Antikor yapımı azaldığı için hastalıklara karşı direnç azalır, iyileşme geç olur. Demir, kalsiyum ve A Vitamini gibi besin öğelerinin kullanımı azalır.

Hazırlayan Ve Sunan:Ümit Köse Ve Zafer Kondakçı , Kondakçı ,Zafer ...



Labels:

Vitaminler

23 Kasım 2008 Pazar

Vitaminler
*Vitaminler Enerji Vermezler.
*Vitaminler Sindirilmezler.
*Vitaminler Zardan Geçebilirler.
*Vitaminler Düzenleyicilerdir.
*Bir Vitamin Eksikliğinde Diğer Vitaminlerler Taradından Karşılanmazlar.

Vitaminler 2 Ye Ayrılır
-------------------------------------------------------------------------------
- -
Yağda Eriyen Suda Eriyen

Yağda Eriyenler - * Depo Edilmezler.
A,D,E,K Vitaminleri - *B;Kalın Bağırsak
-
*Vücutta depo edilir. -
* A; Karaçiğeri Sentezler. -
*D;Deride -
*K;Kalın Bağırsak -

A Vitamini Eksikliğinde Başka Vitaminler Kullanılmaz Ve Bu Tüm Vitaminler İçin Geçerlidir.

A Vitamini Eksikliğinde Gece Körlüğü
D Vitamini Eksikliğinde Raşitizm.
E Vitamini Eksikliğinde Kısırlık.
K Vitamini Eksikliğinde Kanın Pıhtulaşması.

Vitaminler , A Vitamini, D vitamini, E Vitamini, K Vitamini, B vitamini, Bu Vitaminler Hakkında Bilgi Verdik Sizlere Üst Tarafta Yer Almaktadır.



Labels:

B6 Vitamin

22 Kasım 2008 Cumartesi

  • B6 Vitamininin başlıca yararları: Beyin fonksiyonları, protein sindirimi ve hormonların üretimi için gereklidir. Cinsel hormonları dengeler. Depresyona ve Alerjik reaksiyonları karşı etkilidir.
  • Hayvansal ve bitkisel besinlerde düşük miktarda bulunur. Baklagillerde, karaciğerde, ıspanakta, pancar, badem, ceviz, fındıkta bulunur.
  • B6 vitamini eksikliği son derece nadirdir. Eksikliğinde deri ve sindirim sistemi rahatsızlıkları ortaya çıkar. Kas güçsüzlüğü ve kaslarda hassasiyet, konsantrasyon güçlüğü, çabuk kızma, bellek zayıflığı, ayaklarda karıncalanma, çarpıntı, kabızlık, mide ağrıları görülür.
  • Vitamin B6 zehirlenme yapabilen ender vitaminlerdendir. Günlük 500 mg a kadar güvenli olabilir ancak günlük 2 gr lık dozla sinir sisteminde geriye dönüşü olmayan bozukluklar ortaya çıkabilmektedir.
  • Günlük Vitamin İhtiyacı: 2 mg.


Labels:

Sibel Can Yaptıgı Diyet

Sibel Can Yaptıgı Diyet Diyet, Sağlıklı Diyet Hakkında Bilgiler Aşagıda Yer Almaktadır Sibelcan

İki hafta sonra yeni albümüyle hayranlarıyla buluşacak olan Sibel Can, 5 aydır özel beslenme rejimi uyguladı. Sanatçı obezite bilim doktoru Haluk Saçaklı’nın, “vücudun ihtiyacı olan bütün besin değerlerinin yeterli ve dengeli şekilde tüketilmes”ni öngören diyetiyle 5 ayda 9 kilo verdi. Sibel Can diyet programında, ana öğünlerde 4 temel besin grubunu yan yana getirdi. Örneğin süt grubundan peyniri, et grubundan tavuk ve balığı, ekmek-tahıl grubundan ekmek ve pilavı, sebze grubundan sebze ve meyveyi birlikte tüketti. Bir diğer önemli nokta ise temel besinlerde renk farklılığının gözönünde tutulması oldu. Örneğin farklı renklerde olan et, sebze, ekmek, peynir ya da süt grubu aynı anda tüketildi.

Sibel Can Diyeti Programı :

Adet dönemi öncesi 3 gün

Uyanınca (1056 kalori)
* 1 bardak oda sıcaklığında su içiniz.

Kahvaltı (Saat 07.00-09.00 arası)
* 4 kaşık müsli ya da yulaf ezmesi, 4 adet kuru kayısı-1 bardak diyet süt karışımı

Kuşluk (Saat 10.00-11.00 arası)
* 1 adet elma

Öğle (Saat 12.00-14.00 arası)
* 3 adet ızgara köfte, tavuk ya da balık
* 300 gr. haşlanmış yeşil sebze
* 1 ince dilim esmer ekmek

İkindi (Saat 16.00-17.00 arası)
* 1 adet orta boy haşlanmış patates

Akşam (Saat 18.00-20.00 arası)
* 1 porsiyon yeşil sebze çorbası
* Yağsız hazırlanmış roka salatası
* 5 adet (150 gr.) yağsız etten hazırlanmış ızgara köfte veya tavuk ya da balık

Gece (Saat 22.00)
* 1 adet elma

Yatarken
* 1 bardak oda sıcaklığında su içiniz.

Not: Günde 8-12 bardak su içiniz. Çay, kahve ve kolalı içecekler günlük su tüketimine dahil edilmez. Eğer tüketilecekse, tercihinizi yeşil çaydan yana kullanın. Ama her türlü bitki çayını suyun alternatifi olarak içebilirsiniz. Günde 3 kez ahududu ve adaçayı içmeye çalışılmalıdır. Ekmek tam buğday olmalı, baharatlı ve tuzlu besinlerden uzak durmalısınız. Kesinlikle tatlı ve çikolata tüketmeyin. (Bu kurallar tüm listeler için geçerlidir)
Adet dönemi sonrası 3 gün
Uyanınca (1492 kolori)
* 1 bardak oda sıcaklığında su içiniz.

Kahvaltı (Saat 07.00-09.00 arası)
* 1 su bardağı diyet yoğurt
* 1 ince dilim esmer ekmek
* 1 çay kaşığı kırmızı meyve jölesi

Kuşluk (Saat 10.00-11.00 arası)
* 1 adet küçük boy muz

Öğle (Saat 12.00-14.00 arası)
* 5 porsiyon (150 gr.) diyet peynir grubu ilave edilmiş 2 su bardağı haşlanmış kepekli makarna.
* Yağsız hazırlanmış roka salatası

İkindi (Saat 16.00-17.00 arası)
* 1 ince dilim esmer ekmek
* 1 çay kaşığı meyve jölesi

Akşam (Saat 18.00-20.00 arası)
* 300 gr. haşlanmış yeşil sebze
* 5 adet (150 gr.) yağsız etten hazırlanmış ızgara köfte veya tavuk ya da balık

Gece (Saat 23:00)
* 1 adet elma

Yatarken
* 1 bardak oda sıcaklığında su.

1302 kallorilik 1. tercih
Uyanınca
* 1 bardak oda sıcaklığında su içiniz.
* 1 porsiyon mevsim meyvesi

Kahvaltı (Saat 07.00-09.00 arası)
* 1 kibrit kutusu büyüklüğünde diyet peynir ya da 1 adet yumurta
* 1 ince dilim esmer ekmek
* Sınırsız söğüş domates, salatalık, yeşil sivri biber, marul, maydanoz vs.
* 4 adet yağsız siyah zeytin
* 1 tatlı kaşığı süzme bal
* Şekersiz açık limonlu siyah çay

Kuşluk (Saat 10.00-11.00 arası)
* 1 porsiyon mevsim meyvesi

Öğle (Saat 12.00-14.00 arası)
* 2 adet ızgara köfte (60 gr.), tavuk ya da balık, 1 ince dilim esmer ekmek
* 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ile hazırlanmış sınırsız mevsim salatası
* 1 kibrit kutusu diyet peynir

İkindi (Saat 16.00-17.00 arası)
* Diyet kasar peynirli yağsız tost
* Sınırsız söğüş domates, salatalık, yeşil sivri
biber, marul, maydanoz vs.
* Şekersiz bitki çayı (ıhlamur, ada çayı vs.)

Akşam (Saat 18.00-20.00 arası)
* 1 kase yağsız karışık sebze çorbası
* 1 tatlı Kaşığı zeytinyağı ile hazırlanmış sınırsız mevsim salatası
* 1 ince dilim esmer ekmek
* 1 kibrit kutusu büyüklüğünde diyet peynir

Gece (Saat 22.00)
* 1 porsiyon mevsim meyvesi
* 1 adet kuru kayısı, 1 adet ceviz

Yatarken
* 1 bardak oda sıcaklığında su.

1302 kalorilik 2. tercih
Uyanınca
* 1 bardak oda sıcaklığında su içiniz.
* 1 porsiyon mevsim meyvesi

Kahvaltı (Saat 07.00-09.00 arası)
*1 kibrit kutusu büyüklüğünde diyet peynir ya da 1 adet yumurta
* 1 ince dilim esmer ekmek
* Sınırsız söğüş domates, salatalık, yeşil sivri biber, marul, maydanoz vs.
* 4 adet yağsız siyah zeytin
* 1 tatlı kaşığı süzme bal
* Şekersiz açık limonlu siyah çay

Kuşluk (Saat 10.00-11.00 arası)
* 1 porsiyon mevsim meyvesi

(Saat 12.00-14.00 arası)
* 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ye 90 gr. diyet peynir ya da tavuk veya diyet ton balığı ile hazırlanmış sınırsız mevsim salatası
* 1 ince dilim esmer ekmek

İkindi (Saat 16.00-17.00 arası)
* 1 kibrit kutusu büyüklüğünde peynir
* 2 grisini ya da 1 porsiyon tahıl değişimi
* Şekersiz bitki çayı (ıhlamur, ada çayı, kuşburnu vs.)

Akşam (Saat 18.00-20.00 arası)
* 1 kase yağsız karışık sebze çorbası
* 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ile hazırlanmış sınırsız mevsim salatası
* 1 kibrit kutusu büyüklüğünde 30 gr. diyet peynir grubu ilave edilmiş, 1 su bardağı haşlanmış kepekli makarna

Gece (Saat 22.00)
* 1 porsiyon mevsim meyvesi
* 1 adet kuru kayısı, 1 adet fındık

Yatarken
* 1 bardak oda sıcaklığında su içiniz.

Sibel’i zayıflatan Haluk Saçaklı: Azmetti başardı
3 yıldan bu yana çeşitli aralıklarla Sibel Can’a beslenme programı uygulayan Haluk Saçaklı, ünlü sanatçının zayıflamak için büyük bir azim gösterdiğini belirtti. Saçaklı, Sibel Can’ı uyguladığı rejimin sırlarını anlattı.

* Sibel Hanım’ın diyet listesi neden tercihli?
Tercihli istediği için kendisine değişik yiyecek grupları olan listeler hazırladık. Hangisini istiyorsa onu uyguladı ama önemlisi, kahvaltıya hangisiyle başladıysa gün içinde de o listeyi devam ettirmesi oldu. Bu beslenme programı klasik diyetisyenlerin hazırladıklarından farklı. Çok fazla aç kalınmıyor.

* Egzersiz yapmadan başarmak mümkün mü?
Maalesef değil. Öyle olunca koltuk altında sarkma, göğüste, bacak içinde yumuşama oluyor. Evet terazide değişiklik oluyor ama yumuşama olmaması için kaslanma şart. Bunun için egzersiz yapılmalı…

* Sibel Can haftanın 5 günü yüzmüş. Bu imkanı bulamayanlar için ne önerirsiniz?
Bu Sibel Hanım’m tercihiydi, yüzmek istedi. En iyisi haftanın 5 günü birer saat yürümek.

* Sibel Hanımı bu kez diyeti uygulamada başarılı oldu mu sizce?
Çok başarılı oldu. Daha önce hep 60 kiloda kalmıştı, şimdi 57′ye kadar indi. Zaten onun inmek istediği kilo buydu. Kilo vermekten öte bu kiloyu korumak da önemli. Ama bu kez hem eşine hem de bana söz verdi. ‘Dayanamıyorum’ dediği pilav, makarna ve dondurmayı tamamen kesti. ‘Yapacağım’ dedi ve yaptı. Bravo kendisine…

* Bu diyette adet öncesi ve sonrası diye listeler var, bundan bahseder misiniz?
Tarihini önceden kestirebiliyorsak vücutta oluşan ödemi atmak için adet öncesi 3 gün diyetini uyguluyoruz. Adet bittikten sonra vücutta kan dolaşımıyla ilgili bir takım sorunlar oluşuyor, adet sonrası diyeti bunları engelliyor.

Labels:

VİTAMİN VE VİTAMİN ÇEŞİTLERİ

VİTAMİN VE VİTAMİN ÇEŞİTLERİ Hakkında Bilgierimiz Bu Siteden Alıp Bizi Taklit Edenler Var İSim Vermek İStemiyorum VİTAMİN VE VİTAMİN ÇEŞİTLERİ Hakkında Yüm Bilgiler Sitemizde Yer Almaktadır Vitaminler Proteinler Mineraller Sağlık Bilgileri Vb Tüm Sağlık Bilgieri Ve Vitaminler Sitemizde Yer Almaktadır.

Vitaminler, vücutta metabolik olayların normal bir şekilde meydana gelmesi ve sağlıklı durumun sürdürülmesi için gerekli olan ve besinler içinde ufak miktarlarda alınan maddelerdir.
Normal büyüme ve yaşamın sürdürebilmesi için gerekli olan yiyecekler de doğal olarak bulunan organik bileşiklerdir.
Vitaminlerin büyüme ve sağlıklı nesillerin oluşmasına , sinir ve sindirim sistemlerinin normal çalışması , besin öğelerinin elverişli kullanılması ve vücut direncine yardım gibi görevleri vardır. Vitaminlerin yetersiz alınımında vücut çalışmasında bozukluk ortaya çıkar.
B grubu ve C vitaminleri suda eriyen vitaminler olduğundan, vücudun ihtiyacından fazla alınması durumunda idrar yoluyla atılırlar. Yağda eriyen vitaminler A, D, E, K'dir. Vücuda fazla alındığında, vücutta depo edilerek zararlı etki gösterebilirler.
Vitaminler iki grupta toplanır :
Suda gözünen vitaminler: C ve B grubu vitaminleri (B1, B6 gibi)
Yağda çözünen vitaminler: A, D, E, K vitaminleri
A vitamini Enfeksiyonlara karşı direnci arttırır normal büyüme, üreme, kemik ve diş gelişimi, görme için gereklidir. Cildin tırnakların ve saçların sağlıklı kalmasını sağlar. Diş ve dişetleri için büyük önem taşır .
Kayısı,kuşkonmaz,maydanoz,ıspanak, havuç,kereviz, marul, portakal, erik, domates de bulunur
D vitamini İnce bağırsaklardan kalsiyumun emilmesine yardımcı olur, kalsiyumun kemiklerde ve dişlerde tutulmasını sağlar . Kemikleşmeyi sağlar. Kandaki fosfor ve kalsiyum miktarını yükseltir.
Şu besinlerde bulunur: Sucuk, balık ve su ürünleri, tereyağı, peynir, istiridye, süt ve güneş.
E vitamini Antioksidan etkilidir. Alzheimer hastalığının ilerlemesini yavaşlatıyor Yaşlı kişilerde bağışıklık sistemini güçlendirir. Hücrelerin daha uzun yaşamasını ve yenilenmesini sağlar .
Buğday, tohumlu besinler, soya fasülyesi yağı, arı sütü, ceviz, marul, tere, kereviz, maydanoz, ıspanak, lahana, mısır yağı, mısır, yulafta bulunur.
K vitamini Karaciğere gelen Kvitamini burada üretilen bazı pıhtılaşma faktörlerinin yapımında rol alır. Kvitamini takviyesi yanlızca kanamalı hastalarda verilir.
spanak,kabak, marul, yeşil domates, yeşil biber, inek sütü, peynir, tereyağı, yumurta, kırmızı et, pirinç, karaciğer, mısır, muz, şeftali, çilekde bulunur.
B1 vitamini Kasların ve sinir sisteminin faliyeti için gereklidir.Yetersizliğinde iştahsızlık, huzursuzluk, bellek zayıflığı ve dikkat azalması görülür.
Buğday, kepek, bira mayası, taze sebze meyve, koyun eti, sığır eti, balık eti, yumurta, sütte bulunur
B2 vitamini Eksikliğinde dilde kızarma, yanma hissi, ağız çevresi ve dudaklarda kızarma, tahriş, çatlaklar, gözlerde kaşıntı, yanma hissi, katarakt oluşumu, saçların dökülmesi, çocuklarda büyüme yavaşlaması, kilo kaybı, sindirim sorunları oluşur .
Karaciğer, böbrek, buğday unu, patates, et, süt, yumurta, peynir, kepek, yeşil sebzeler, havuç, fındık, yer fıstığı, mercimekte bulunur.
B3 vitamini Yetersiz beslenme sonucu deriyi sinir sistemini tutan pellegra adlı hastalık ortaya çıkar. Hücrelerin oksijeni kullanabilmeleri için gereklidir. Midede sindirimin temel taşları olan asitlerin üretimini sağlar.
Bira mayası, kepek, yer fıstığı, sakatat, kırmızı et, balık, buğday, baklagiller, un, yumurta, süt, limon, kabak, incir, portakal, hurmada bulunur.
B5 vitamini Doğada bol olduğu için eksikliğine rastlanmaz. Ayrıca bir miktar bağırsaklarda da yapılmaktadır. Eksikliği kan şekerinde düşme, ellerde titreme, kalp çarpıntıya neden olur .
Karaciğer, kırmızı et, tavuk, yumurta, ekmek, sebzelerde bulunur.
B6 vitamini Sinir sistemi ve hormonların çalışmasını düzenler.Vücudun savunmasında antikor ve akyuvar oluşumunda rol oynar. Eksikliğinde migren tipi baş ağrısı, kansızlık, ciltte kuruluk, görme problemleri, uyuşukluk, adele zayıflığı ve krampları oluşur .
Karaciğer, böbrek, kırmızı et, balık, yumurta, ekmek, sebzelerde bulunur.
B11 vitamini Kırmızı kan hücreleri ve sinir dokularının oluşumunda aktif rol oynar. Hücre bölünmesi için gereklidir. Bu etkisi ile büyümeyi de sağlar. Anne karnındaki bebeğin sinir sisteminin gelişimi için de gereklidir. Eksikliğinde iştahsızlık, kilo kaybı, bulantı, kusma, ishal, baş ağrısı, unutkanlık, çarpıntı gibi bazı kalp sorunları oluşabilir .
Karaciğer, böbrek, kırmızı et, ıspanak, marul, yumurta, ekmek, portakal, muzda bulunur.
B12 vitamini Besinlerle veya sigara gibi alışkanlıklarla vücuda giren siyanürü etkisiz hale getirir. Eksikliğinde dilde hassasiyet, şişme, kızarma, hayal görme, depresyon, adalelerde kasılmalar, sinir iltihaplarına bağlı olarak el ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma, yanma şikayetleri oluşur .
Karaciğer, yürek, böbrek, kırmızı et, tavuk, balık, süt, peynir, yumurtada bulunur.
C vitamini Vücudumuz C vitaminini üretemez bitkiler ve bazı hayvanlar bu vitamini üretebilmektedir. Besinlerle alınan vitamin 2 saat içersinde kullanılır 4 saat sonunda kandan uzaklaşır. Yaraların iyileşmesini, damarların sağlıklı olamalarını sağlar.Vücudun savunma sistemini artırıcı etkisi vardır. Histamin yapımını azaltarak allerjik olayların şiddetini düşürür. Eksikliğinde diş eti kanamaları ve çekilmeleri olur.
Siyah üzüm, narenciye, çilek, kavun, karpuz, yeşil biber, maydanoz, brokoli, havuç, soğan, bezelyede bulunur.

Labels:

Şifalı Bitkiler

21 Kasım 2008 Cuma

Şifalı Bitkiler A dan H A kadar Şifalı Bitkiler İsmi Ve Acıklaması Aşagıda YEr Almaktadır Şifalı Bitkiler Bu Sitede YEr Almaktadır.
Acı bakla : Semen Lupini Şeker hastalığına karşı kullanılır.

Acı elma yağı : Salvia Triloba Gaz söktürücü, midevi, ter kesici, idrar artırıcıdır. Haricen yara iyi edici ve antiseptik olarak kullanılır.

Acı yonga : Lignum Quassiae İştah açıcı, kuvvet verici, kurt ve ateş düşürücü

Acıağaç : İştah açar, hazmı kolaylaştırır. Ateşi düşürür. Tükürük ifrazatını arttırır. Mide, bağırsak, karaciğer ve böbreklerin çalışmasını düzenler. Böbrek sancılarını keser, taşların düşürülmesine yardımcı olur. Bağırsak kurtlarını döker. Kanamaları durdurur. Haşarat kaçırıcı olarak da kullanılır. Fazla kullanılacak olursa; baş dönmesi, mide bulantısı ve kusma yapar.

Adaçayı : Mide va bağırsak gazlarını giderir. Mide bulantısını keser. Hazım sisteminin düzenli çalışmasını sağlar. Boğaz, bademcik ve dişeti iltihaplarını giderir. Göğsü yumuşatır. Astımdaki sıkıntıları geçirir. İdrar ve ter söktürür. Banyo suyuna katılıp yıkanılırsa; zindelik verir. Günde, 3 kahve fincanından fazla içilmemelidir.

Adamotu : Zehirli bir bitkidir. Ağrı kesici, yatıştırıcı, cinsel gücü arttırıcı etkileri vardır. Rast gele kullanıldığında zararlı olur.

Ahlat (Yabanarmudu ) : Meyveleri ishal keser. Zehirli hayvan sokmalarinda, filizi ezilip yaraya sürülür.

Ahududu : Kanı temizler, vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Terletir ve idrar söktürür. Kabızlığı giderir. Vücuda dinçlik verir.

Alıç : Asabi çarpıntıları giderir. Sinir bozukluğunu geçirir. Yüksek tansiyonu düşürür. Aritmide kullanılır. Uykusuzluğu giderir. Kalbi kuvvetlendirir. Damar sertliği ve göğüs nezlesinde faydalıdır.

Altınotu : Herba Ceterachi İdrar söktürücü ve kabız etkileri vardır. Basura karşı, haricen kullanılır.

Amber : Ambra Grisea Kaşalot balığından elde edilir. Kalbi kuvvetlendirir, iştah açar ve cinsel arzuyu artırır.

Anason : Kullanilan kismi, meyvalari ve yapraklaridir. Meyveleri tamamen olgunlastiktan sonra toplanir ve gölgede kurutulur. Hazmi kolaylastirir. Istahsizligi giderir. Mide ve barsak gazlarini söktürür. Idrar artirir. Migren agrilarini keser. Astim, nefes darligi ve bronsitte görülen sikayetleri giderir.

Anason : Hazmı kolaylaştırır. İştahsızlığı ve yemeklere karşı duyulan tiksintiyi giderir. Mide ve bağırsak gazlarını söktürür. İdrarı arttırır. Öte yandan kusmayı ve ishali keser.

Anason yağı : Oleum anisi Sinir sistemi uyarıcısıdır.

Andız kökü : Radix Helenii Safra söktürücü, öksürük kesici, göğüs yumuşatıcı,kuvvet verici ve kurt düşürücüdür.

Ardıç : Kozalaklari mavimsi siyah renklidir. Yenir ve idrar söktürücü özelliktedir.

Ardıç tohumu : Fructus Juniperi İdrar artırıcı, terletici, midevî ve antiseptik özellikleri vardır.

Aslanağzı : Balgam söktürür. Bronşitte rahatlık verir

Asma : Yaprakları ile yapılan ilaçlar kanamayı durdurur. Vücuda kuvvet verir. Sarılığı keser. İshali durdurur.

Aspir : Flos Carthami Romatizma ağrılarına karşı etkilidir. Dahilen terletici, kurt düşürücü ve adet getiricidir.

Ayı üzümü : Kuvvet verir. İshali keser. İdrar yollarını temizler. İdrar söktürür. Ateşi düşürür. İdrar yollarındaki taşların düşmesine yardım eder. Prostat büyümesinden kaynaklanan şikayetleri giderir.

Ayrıkotu : Bitkinin etli kökleri çok eskiden beri üriner hastalıklarda kullanılan önemli bir halk ilacıdır. Kökler mesane ve böbrek iltihapları dahil, mesanedeki tas ve kumları düşürmek için kullanılan iyi bir idrar söktürücüdür.

Ayva : İshal ve dizanteriyi keser. Mide ve bağırsakları kuvvetlendirir. İnce bağırsak iltihabını giderir. Kanı temizler. Çarpıntıyı dindirir.

Badem : Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Böbrek, mesane ve tenasül yollarındaki iltihapları giderir. Baş ağrısı, karaciğer ve böbrek ağrılarını hafifletir.

Badem : Aci bademin uçucu yagi, iyi bir koku ve tat giderici (balik yagina ilave edilir) ve hafif bir dezenfektandir. Badem tohumlari, badem surubu hazirlanmasinda kullanilir. Çocuklar için iyi bir müshildir. Kremlerin terkibine girer. Meyve kabugu halk arasinda bogaz agrilarina karsi kullanilmaktadir.

Badem yağı : Oleum Amygdalae Dahilen müshil, haricen yumuşatı- cı ve yara iyi edici olarak kullanılır.

Bakla : İdrar yollarını temizler. Böbrek ağrılarını dindirir. Böbrek iltihaplarını giderir. Böbrek kum ve taşlarının düşürülmesine yardımcı olur.

Baldıran ( Ağuotu) : Nemli yerlerde yetişen, 1-2 metre boyunda zehirli bir bitkidir.Ev ilaçlarında kullanılmaz.Tıpta, özellikle dişçilik alanında kullanılır.Ağrı kesici, spazm giderici ve siyatik, tetanoz ile epilepsi hastalıklarinin tedavisinde kullanılır.

Balıkotu : Fructus Cocculi indici Dahilen kurt düşürücü, sara nöbetlerini azaltıcı olarak kullanılır. Tehlikeli bir drogdur.

Bamya : Meyvesi beş bölmeli,tohumları yuvarlak ve yeşilimtrak gri renkte bir sebze. Faydalı bir sebzedir. Yaş veya kuru olarak sarf edilir. Konserveleri de yapılır. Meyveleri müsilajlıdır. Kabızlık tedavisi ve barsakların düzenli çalışması için faydalıdır.

Bamya çiçeği : Flos Hibisci Dahilen göğüs yumuşatıcı, lapa halinde haricen çıbanları olgunlaştırıcıdır.Kabızlığa karşı etkili ve zararsız bir drogdur.

Banotu : Yumuşak tüylü, otsu bir bitki. Gavur haşhaşı adıyla da bilinmektedir.Meyve çok tohumlu ve bir kapakla açılıp tohumlarını saçan bir kapsüldür.Altı türü vardır. (Siyah Banotu) ile (Mısır Banotu) tedavi sahasında kullanılır. Mısır Banotu Malatya civarında bulunmaktadır. Bilhassa alkaloit endüstrisi için önemlidir. Siyah Banotu hemen hemen bütün Anadolu ve Trakya’da bulunur. Meyvaları çanak yapraklar tarafından sarılan, kapak ile açılan bir kapsüldür. Bu kapsül içinde gri esmer renkli, üzerinde küçük çukurcuklar bulunan çok miktarda tohum bulunur.Bitkinin kullanılan kısmı; yaprakları, kökü ve tohumlarıdır. Yapraklar, bitki çiçekli iken toplanır ve kurutulur. Tohumlar tamamen olgunlaştıktan sonra alınır, güneşte ya da 40-50 derecelik fırınlarda kurutulur. Kuvvetli bir uyuşturucu ve ağrı kesicidir. Bazi müshillerin tesir edebilmesini kolaylaştırır. Bilmeden kullanıldığında zehirlenmelere sebeb olan bir bitkidir.

Besbase : Rhizoma Polypodii Müshil, safra ve balgam söktürücü ve kurt düşürücü etkilere sahiptir.

Bezelye : Taze ve donmuş olarak kullanılabilen bezelye B1, C vitaminleri, protein, lif ve folik asit içerir. Sinir sisteminde sorunları olanlara tavsiye edilir.

Biberiye ( Kuşdili otu) : 1-2 m yüksekliğinde, kışın yapraklarını dökmeyen bir bitki.Kuşdili olarak da bilinir.Yapraklar ve çiçeklerinden uçucu yağ, tanen, acı maddeler, organik asitler ve glikozit elde edilir. Mide ve barsak uyarıcısı, idrar söktürücü ve safra artırıcı etkisi vardır. Uçucu yağ, uyarıcı olarak haricen kullanılır. Ayrıca hazımsızlığı giderir. Çarpıntıları keser, migreni keser.İdrar ve adet söktürür.

Biberiye yağı : Oleum Rosmarini Haricen romatizma ağrılarını dindirici olarak kullanılır.

Boru çiçeği ( çan çiçeği ) : Nefes darlığı , bronşit ve astımın sebep olduğu rahatsızlıkları giderir.

Böğürtlen : Dikenli ve çalı görünümünde bir bitki. Ekilmemis yerlerde, çit, yol ve hendek kenarlarında çok bulunur.Meyva birçok meyvanın oluşturduğu bileşik küre biçimindedir. Kullanılan kısımları yaprakları ve çiçek tomurcuklarıdır. Yapraklar çiçek açmadan toplanır, gölgede kurutulur. Yapraklarda tanen ve organik asitler ihtiva eder. Hafif kabız edici özelliği olmakla beraber; diş etleri, bademcik ve boğaz iltihaplarinda, ishal ve basurda kullanılmaktadır.

Brokoli : Kansere karşı bizi koruyan ve ömrümüzü uzatan müthiş bir sebze. Çok miktarda kalsiyum içerdiği için kemik erimesine birebir. Mineral ve demir eksikliğini gideren brokoli, vitamin deposudur. Brokoli tutkunlarında ender olarak bağırsak ve akciğer kanseri görülür, kalp dolaşım hastalıklarına da pek fazla rastlanmaz. Kadınlarda göğüs kanserini önler. Göğüs kanserine ve spinabifida hastalığına karşı etkili. Brokoli bol miktarda, göğüs kanseri riskini azaltan 'indole' adlı bir madde içeriyor. İndole, göğüs kanserine neden olan östrojen bozukluklarını engelliyor. Ayrıca brokolinin diğer bir özelliği de, spinabifida hastalığını (doğuştan belkemiğinde son omurun kapanmamış olması) önlemesi.

Buğday : Lifli gıdalar sağlıklı bir beslenmenin temelidir. Buğdayın dış kabuklarından elde edilen kepek de, genellikle mısır gevreği türü yiyeceklerle tüketilir. Kepekli buğday unundan yapılan kurabiye vb. bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar ve kabızlığı önler. Buğday tanesinin özü olağanüstü besleyicidir. Vücudun özümsediği kalsiyum, demir ve çinko burada depolanır. Besin değeri, potansiyel olarak yulaf ve mısırdan daha yüksek olan buğday, bağırsak ve rektum kanserini önleyici faktörler içerir. Ama, yulaf ve mısıra kıyasla sindirimi biraz daha zordur.

Ceviz : Yaprakları ve kabuklarıyla hazırlanan ilaçlar kanı temizler, kansızlığı giderir. İshal ve dizanteriyi keser. Verem ve şeker hastalığında hem besleyici, hem de tedavi edicidir. Saç ve elleri boyamakta da kullanılır. Bitki bilimcilere göre bol miktarda A, B1, B2, C, E ve K vitaminleri ile Chinon Juglon adlı aktif madde içeren cevizin hem içi, hem ağacının kabukları hem de yaprakları pek çok sağlık sorununa iyi geliyor. Her sabah kahvaltıda bir miktar ceviz içi yenmesinin zekayı geliştirdiğini belirten uzmanlar, yeşil ceviz meyvelerinin kabukları kaynatılarak içildiğinde erkeklerde cinsel gücü artırdığını belirtti. Vücudu besleyip güçlendiren cevizin yararlarından bazıları şöyle sıralanıyor:

• Nasırlar üzerine konulan ceviz yağı zamanla bunların yok olmasını sağlar.

• Taze dalların kabukları ve meyvelerinin kabukları ile karıştırılıp kaynatılarak elde edilen sıvı mideyi kuvvetlendirir.

• Ceviz yapraklarından yapılan çay iştah açar, mideyi kuvvetlendirir, boğaz hastalıklarına iyi gelir.

• Bir miktar ceviz yaprağı banyo suyuna karıştırılırsa cilt hastalıklarına iyi gelir.

• Ceviz yaprakları pişirilerek çıbanların üzerine sarılırsa iyileşmesini sağlar.

• Ceviz yağı yüz lekelerinin üzerine sürülüp masaj yapılırsa lekeler yok olur.

Ceviz yağı : Juglandis regiae Müshil ve safra artırıcı olarak kullanılır.

Civan Perçemi (Binbir yaprak otu, Kandil Çiçeği) : Bitkinin kullanılan kısmı, yapraklı ve çiçekli dallarıdır. Dallar ve çiçekler henüz tamamen açılmadan toplanır ve gölgede kurutulur. Bitkinin bu kısımları uçucu yağ, sabit yağ ve acı glikozit maddelerini ihtiva ederler. Kuvvet verici, uyarıcı, idrar ve gaz söktürücüdür. İçersindeki Sincolden dolayı antiseptik, balgam söktürücü ve midevidir. Yara iyi edici bir özelliği vardır. Basurda sulu hulasası fitil halinde verilir.

Çakşırotu kökü : Ferulae meifoliae Cinsel kudreti artırıcı olarak etkilidir.

Çamfıstığı : Bronşit, verem, akciğer hastalıklarının çabuk iyileşmesine yardımcı olur. Ruhi çöküntüyü giderir. Kalp hastalıklarında da faydalıdır.

Çamsakızı : Terebenthina Communis Solunum ve idrar yolları hastalıklarında kullanılan etkili bir antiseptiktir.

Çamtere-Bentin yağı : Oleum Terebinthinae Neft yağı olarak da tanınır. Hari- cen romatizma ağrılarını giderici ve saçları besleyici olarak kullanılır

Çekem : Fructus Visci albi Kabız, idrar artırıcı, kusturucu, kuvvet verici ve tansiyon düşürücü etkileri vardır. Romatizma ağrılarında kullanılır.

Çemen : Balgam söktürür. Vücuda rahatlık verir.

Çiğdem (Mahmur Çiçeği) : Bitkinin kullanılan kısmı tohumları ve yumrusudur. İdrar söktürür, Kabızlığı giderir. Kesinlikle tavsiye edilen miktardan fazla kullanılmamalıdır. Çiğdem tohumu ve yumrusundan hazırlanan preparatlar uzun zamandan beri damla hastalığına karşı kullanılmaktadır. Daha çok ziraatta kullanılır.

Çilek : Körpe ve bol sulu çilekler sistemi temizliyor. Cilt sorunları olanlar için de iyi bir meyvedir. Böbrek, idrar yolları ve bağırsak sorunları için de birebirdir. Ayrıca diş etlerini güçlendiriyor, dişlerdeki tartarı önlüyor, ağız kokularını ve boğaz ağrılarını gideriyor. Çilekte yüksek oranda C vitamini bulunduğu gibi, yüksek tansiyon ve kolesterolü düşüren maddeler içeriyor. Çilek C vitamini ihtiyacını karşılar. Ayrıca bol miktarda potasyum içerir ve lifli besinler arasında önemli bir yer tutar. Diyabetli hastalar, çileğe şeker ilave etmemek şaartıyla bu meyveyi bol bol yiyebilirler.

Çörekotu : İştah açar. Vücuda kuvvet ve dinçlik verir. Hazmı kolaylaştırır. Mide ve bağırsak gazlarını söker. Koklanacak olursa baş ağrısını keser.

Çörekotu yağı : Nigellae sativae Haricen saç dökülmesi ve kepeğe karşı kullanılır.

Çöven kökü : Radix Saponariae albae Tedavide nadiren kullanılır. Bilhassa tahin helvası yapımında kullanılır. İdrar ve balgam söktürücüdür.

Dağçayı : Sideritis Uyarıcı, gaz söktürücü, iştah açıcı ve mide ağrılarını kesici özelliklere sahiptirler.

Defne : Terletir, ateşi düşürür. Vücuda rahatlık verir. İdrar ve adet söktürür. İştah açar. Sinir ağrılarını dindirir

Defne yağı : Lauri expressum Romatizma ağrılarını dindirici ve vücut parazitlerini öldürücüdür. Ayrıca, saç dökülmesini de önler.

Defne yaprağı : Folium Lauri Terletici, antiseptik ve midevi etkilere sahiptir.

Demirhindi : Pulpa Tamarindorum Müshil ve müleyyin bir etkiye sahiptir. Hiçbir tahriş edici etkisi yoktur.

Deniz Kadayıfı : Solunum ve hazım sistemi nezlelerini giderir. Vücudu besleyici olarak da kullanılır.

Deniz Yosunu : Metabolizmanın işleyişini hızlandırıyor. Troid hormonundaki dengesizlikleri engellen maddelir içeren su yosunu, metabolizmayı hızlandırıyor. Ayrıca, B vitamini, kalsiyum ve çinko içeren yosun; deriye, tırnaklara ve saça karşı etkili.

Dereotu : Bitkinin kullanılan kısmı meyveleridir. Meyveler eylül sonunda toplanır ve gölgede kurutulur. Meyvelerinde sâbit ve uçucu yağ, pektin ve azotlu bileşikler vardır. Meyveler yatıştırıcı, mide ve bağırsak gazlarını önleyici olarak kullanılır. Hazımsızlık ve hıçkırığa tesiri iyidir. Yaprakları da yemek ve salatalarda kullanılır.

Deve çökerten : Fructus Tribuli Taş düşürücü, idrar söktürücü ve kuvvet verici olarak kullanılmaktadır.

Devedikeni : Ateş düşürür. Terletir ve vücuda rahatlık verir.

Domates : Kanserden koruyucu ve yaşlanmayı zihinsel ve bedensel olarak yavaşlatıcı bir sebze. C ve E vitaminleri içerir. Domates zengin bir potasyum kaynağıdır ve çok az miktarda tuz bulunur. Yüksek kan basıncını düşürmeye yardımcı olur ve vücudun su tutmasını engeller. Kalp hastalıklarına ve prostat kanserine karşı etkili. 'Beta karotin'e yakın olan likopen içeriyor. Likopen vücudu kalp hastalıklarına karşı koruyan maddeler arasında yer alıyor. Araştırmalar domatesin prostat kanseri riskini azalttığını gösterdi. Haftada en az iki kez domates yiyen erkeklerin, diğerlerine oranla prostat kanserine yakalanma riskleri az

Dut : Beyaz dut yaprakları idrar söktürür. Vücutta biriken suyu boşaltır. Aç karnına yenen beyaz dut bağırsak solucanlarını söktürür.

Dut meyvası : Fructus Mori nigri Meyvalardan hazırlanan şurup, gargara halinde, ağız ve boğaz hastalıklarına (pamukçuk) karşı kullanılır.

Düğün Çiçeği : Kavak merhemi ile birlikte hâricen basura karşı verilmektedir.

Ebegümeci : Göğsü yumuşatır. Öksürük keser. Mide bulantısı ve kusmaları önler. Ateşi düşürüp vücuda rahatlık verir. Boğaz ve bademcik iltihaplarını giderir. Dişeti hastalıklarını tedavi eder.

Eğir kökü : Rhizoma Calami aromatici Gaz söktürücü, terletici ve antispazmotiktir. Dahilen Prostat, haricen ise romatizma için kullanılır.

Eğreltiotu : Barsak parazitlerine karşı çok eski târihlerden beri kullanılmaktadır. Toz veya hulasa hâlinde alınır. Tavsiye edilen miktardan fazla alınmamalıdır.

Elma : Günde bir elma yemek doktoru evinizden uzak tutar. İki elma yerseniz, kalp ve dolaşım sorunlarına karşı korunmuş olursunuz. Kolesterolü yok eder ve kabızlığı önler. Sindirimi kolaylaştırır. Kokusu rahatlatır ve kan basıncını düşürür. Artrit, romatizma ve gut hastalıklarına karşı da yararlıdır.

Enginar : Kandaki üre ve kolesterolü düşürür. İdrar söktürür. Kandaki şeker miktarını ayarlar. Damar sertliği ve kalp hastalıklarını önler. Böbrekteki kumların dökülmesine yardımcı olur. Prostat, meme ve rahim ağzı kanserine karşı iyi gelir. Enginarın içinde bulunan Silymarin maddesinin, hücrelerin hasar görmesini engellediğine işaret eden araştırmacılar, ayrıca Silymarin maddesinin, prostat, meme ve rahim ağzı kanserini önleme konusunda da etkili olduğunu belirtti. Enginarın içinde, fiber, magnezyum, folate ve C vitamini bulunduğu, bu sebzeyi bol miktarda tüketenlerin, bulundukları yaşın daha altında gösterdikler.

Fesleğen : Öksürüğü keser. Baş dönmesini durdurur. Arı sokmasında faydalıdır. Ağız yaralarını tedavi eder. Fesleğen kokusu, sivrisinek ve tahtakurusu gibi haşaratları kaçırır.

Fındık : Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Vücuda kuvvet verir. Nekahat devresinin çabuk geçmesini sağlar.

Funda ( Süpürge Otu) : Bâzı türlerinin dalları ipek böcekçiliğinde askı olarak kullanılır. Dalları çalı süpürgesi yapımında, ayrıca yakacak olarak kullanılır. Genel olarak idrar yolları taşlarına karşı idrar söktürücü olarak kullanılır. Funda ayrıca, ishal ve böbrek taşları tedavisinde kullanılır. Zeytinyağı ile hazırlanan merhemi çıban ve egzamada faydalıdır. Zayıflamak için de kullanıldığı bilinmektedir.

Gelincik : Nefes darlığı, astım ve bronşitte rahatlık verir. Kan tükürme ve kusmayı önler. Yanıkları iyileştirir.

Ginseng : Ginseng Kalp kuvvetlendirici ve yorgunluğu gidericidir. Cinsel gücü artırıcı etkileri vardır.

Greyfurt : C vitamini bakımından çok zengindir. Yarım greyfurt günlük C vitamini ihtiyacının yüzde altmışını sağlar. Kolesterol oranını düşüren pektin maddesi bulunur. Kansere karşı koruyucu özellik taşır. İştah açar.

Gül : Gülden gülyağı ve gülsuyu elde edilir. Gülyağı kozmetik ve parfümeride kullanılır.Gülyağının antiseptik (mikrop öldürücü) etkisi vardır. Boğaz ve bademcik iltihaplarını giderir. Göz kanlanmaları ve göz nezlesinde etkilidir. Dâhilen ise hafif müshil etkilidir. Gülsuyu ve gül reçelleri halk arasında yaygın olarak kullanılır.

Gülhatmi : Balgam söktürür. Vücuda rahatlık verir. Nezle ve öksürükten kaynaklanan şikayetleri giderir. Boğaz, bademcik ve diş eti iltihaplarında kullanılır. Barsak iltihaplarında etkilidir.

Günlük : Gummi Olibanum Dahilen kuvvet verici, yatıştırıcı, kabız, idrar artırıcı, adet söktürücü, adet getirici ve romatizma ağrılarını dindiricidir.

Günlük Ağacı : Ağacın yongaları kurutulur, günlük ve buhur olarak kullanılır. Nefes darlığını giderir. Tütsü olarak kullanılır.

Güzelavratotu : Ağrı kesici ilaç yapımında kullanılır. Ayrıca, mide, barsak, astım, kalp, sinir ve beyin hastalıklarının tedavisi için yapılan ilaçlarda da kullanılmaktadır.

Halile ( Kara sarı) : Fructus Myrobalani Sarı halile müshil, Kara halile ise kabız olarak kullanılır. Haricen ise yara iyileştiricidir.

Hanımeli : Tıpta yaprakları gargara yapmak için, çiçekleri antispazmodik olarak, meyveleri de idrar söktürücü ve kusturucu olarak kullanılır.

Hardal tohumu : Sinapis nigrae Haricen lapası, yakısı ve banyosu yapılir. Kanı cilde toplamak ve ağrı kesmek için kullanılır.

Haşhaş : Bitkinin kullanılan kısımları ham meyvelerinin çizilmesi ile elde edilen afyon, kurutulmuş ham meyveler, yapraklar, tohumları ve tohumlarından elde edilen yağıdır.Bilhassa hâricen kullanılan bâzı merhemlerin bileşimine girer ve ağrı dindiricidir.Bileşiminde toplanma zamanına göre değişen afyon alkaloitleri vardır. Harici ağrı dindirici olarak, özellikle diş hekimliğinde kullanılır. Tohumlarının yağı ise, tohumları soğukta tazyik edilmesi sûretiyle elde edilen yağdır. Soğukta elde edilen yağın bileşiminde asitler az, sıcakta elde edilen yağın ise asitleri fazladır. Soğukta elde edilen yağ, bâzı merhemlerin bileşimine girer. Sıcakta elde edilen yağ, yemek yağı ve sanayide sabun yapımında kullanılır. İçerdiği zehirli maddeli dolayısıyla, hekim kontrolü ve tavsiyesi olmadan kesinlikle kullanılmamalıdır.

Hatmi : Ağız, boğaz ve dişeti iltihaplarını iyileştirir. Bağırsak iltihaplarını giderir.

Hatmi çiçeği : Flos Altheae Göğüs yumuşatıcı ve tahrişleri gidericidir.

Havacıva : Radix Alkannae Kabız ve yara iyileştiricidir.

Havuç : Haftada beş kere yendiği takdirde Harvard'ın araştırmalarına göre kadınlarda kalp enfarktüsünü, felç tehlikesini yüzde 68 oranında azaltıyor. Günde iki havucun erkeklerde kandaki kolesterolü yüzde 10 oranında azalttığı görülmüştür. Her gün yenen bir havuç da akciğer kanseri tehlikesini yarıya indiriyor. Havuçtaki Beta-Karotin de gözleri yaşlılığın getirdiği görme zayıflığından koruyor ve bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor. Mide ve bağırsak kanamalarını önler, kansızlığı giderir, anne sütünü arttırır, yüz ve boyun kırışıklıklarını giderir, idrar ve bağırsak gazlarını söktürür, ülserdeki şikayetleri giderir. Kansere karşı etkili olduğu gibi cildin kurumasını da engelliyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Beta karotin (kansere neden olan serbest radikallari durduruyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor) içeren havucun en büyük özelliklerinden biri içerdiği bu maddenin cildin kurumasını engelleyen A vitaminine dönüşebilmesi.

Havuç tohumu : Dauci carotae Midevi, gaz söktürücü, gebeliği önleyici ve cinsel gücü artırıcıdır.

Hayıt : İdrar söktürür. Sancıları keser. Aybaşı kanamalarını düzenler. Anne sütünü artırır. Hazımsızlığı giderir. Karın ağrısı ve ishali keser. Ayak şişlerini indirir. Akrep ve arı sokmalarında kullanılır.

Hayıt tohumu : Agni-Casti idrar artırıcı, gaz söktürücü ve yatıştırıcıdır.

Hindistancevizi : İdrar söktürür. Böbreklerdeki kum ve taşların düşürülmesine yardımcı olur. Mide ağrılarını giderir.

Hint yağı : Oleum Ricini İnce barsak üzerinde etkili olan ve tahriş yapmayan bir müshildir

Hodan : Bitkinin çiçekleri ve yaprakları kullanılır. Fazla miktarda müsilaj, reçine, mâdenî tuzlar taşır. Yapraklar ve çiçekler ter verici, idrar ve balgam söktürücüdür. Boğaz ağrılarına ve öksürüğe karsı kullanılır.

Hurma : Kalbimizin yeni dostu bulundu: Hurma Bugüne dek kalp ve damar hastalıklarından korunmada elmanın sihirli gücü biliniyordu. İsrailli bilimadamları kalbin gerçek dostunun hurma olduğunu kanıtladı. İsrailli bilim adamları, hurmanın, kalp ve damar hastalıklarından korunmak için önerilen elmadan daha etkili olduğunu açıkladılar. İsrail'de yapılan bir araştırmada, elma ve hurmanın yararları karşılaştırıldı. Hurmanın lif, mineral ve fenol açısından zengin olduğunu söyleyen bilim adamları, elmada daha fazla bakır ve çinko bulunduğunu, buna karşılık hurmada sodyum, potasyum, magnezyum, kalsiyum ve demir miktarlarının elmadan iki kat fazla olduğunu belirttiler. Bilim adamları, düzenli yenilmesi halinde kalp ve damar hastalıkları riskini azaltan bu meyvelerin içindeki yararlı maddelerin daha çok kabuklarında bulunduğunu kaydettiler.

Hünnap : Jujubae Göğüs yumuşatıcı, öksürük kesici, müshil ve kan temizleyicidir. Şeker hastalığına karşı da kullanılır.

Labels:

Şeker Hastalığı

Şeker Hastalığı Hakkında Bilgi Ve Kan Şekeri Hakkında Bilgi Aşagıda Yer Almaktadır Ve Vitamin Vitamin Çeştielri HAkkında Tüm Vitamin Çeşitlerini Bulablirsiniz.

Şeker Hastalığı

Şeker hastalığı (ya da tıptaki adıyla Diabetes Mellitus), vücudumuzda insülin hormonunun hiç üretilememesine, vücudun ihtiyacını karşılayacak kadar üretilememesi, ya da üretilen insülinin yeterince etki gösterememesine bağlı olarak ortaya çıkar. Toplumumuzun yaklaşık %6’sı şeker hastasıdır. İnsülin pankreas denilen midemizin arkasında yeralan bir organımızdan kan dolaşımına verilir. Normalde vücuda yemeklerle aldığımız besinler parçalanarak, vücudun başlıca yakıtı olan şekere dönüştürülür ve kan dolaşımına geçerek kan şekerini yükseltir. Kan şekeri yükselmesi de pankreastan insülinin kana geçmesini arttırır. İnsülinde kanda dolaşan şekerin vücudumuzdaki hücrelere alınarak kullanılmasını ve vücudumuzun ihtiyacı olan enerjinin üretilmesini sağlar.
Şeker hastalığında yediğimiz besinlerle aldığımız ana enerji kaynağı olan şekeri vücudumuz insülin eksikliği nedeniyle yeterince kullanamaz. Şeker kan dolaşımında kalarak kan şekerini yükseltir. Vücudumuz ise şeker denizi içinde yüzerken (insülin eksikliği nedeniyle kullanamadığı için) şekersizlikten, enerji üretmek için yağları ve kasları yakar. Çünkü şekeri kullanması için gerekli anahtar olan insülin eksiktir.

Teşhis
Aşağıdakilerden en az bir tanesi varsa şeker hastalığı (Diabetes Mellitus) teşhisi konulur.

  • Açlık kan şekeri 126 mg/dl veya üzerinde ise,

  • Herhangi bir saatte bakılan kan şekeri 200 mg/dl veya daha fazla ve beraberinde çok su içme, çok idrara çıkma veya açıklanamayan kilo kaybı varsa,

  • 75 gr glukoz içerek yapılan şeker yüklemesinden iki saat sonra kan şekeri 200 mg/dl veya daha fazla ise .

Başlıca iki tip şeker hastalığı vardır.
Tip 1 Diabetes Mellitus:

Pankreasta insülin üreten hücrelerin harap edilmesi ile ortaya çıkar. Çoğunlukla vücudumuzun kendi savunma sistemi tarafından insülin üreten hücreler harap edilir. Bunun neticesinde vücutta insülin üretilemez. İnsülin olmadığı için şeker enerji üretiminde kullanılamaz. İnsülin olmadığı sürece kan şekeri yüksek kalır. Tip 1 diayabeti olan hastalarda pankreastan kana insülin verilmesini arttıran şeker düşürücü hapların hiç bir etkisi olmayacaktır. Tip 1 diyabetin tedavisinde vücutta eksik olan insülin hormonunu dışarıdan yerine koymak gerekir. İnsülin ağızdan alındığında mide-barsak sistemimizde sindirilip etkisiz hale getirileceğinden ağızdan verilemez. Ancak cilt altına injeksiyonla verilirse insülin etki gösterebilir. Günümüzde kalem, pompa ve çok ince iğnesi olan şırıngalarla insülin tedavisi çok rahatlıkla uygulanabilmektedir. Tip 1 diyabet genellikle 35 yaş altında başlar.

Tip 2 Diabetes Mellitus:

Pankreastan kana yeterince insülin salgılanamaması veya üretilen insülinin vücutta yeterince etki gösterememesi ile ortaya çıkar. En sık görülen diyabet (şeker hastalığı) tipidir. Genç insanlarda da görülebilmesine rağmen genellikle 35-40 yaşından sonra ortaya çıkar. Tedavisi genellikle beslenme alışkanlıklarının düzeltilmesi, şişman hastalarda kilo verilmesinin sağlanması, düzenli egzersiz ve ağızdan alınan insülin salgılanması ve şekerin kullanımını düzenleyen ilaçlarla tedavi edilir. Ancak ilerleyen zaman içinde bu hastalığın tedavisi için de insülin kullanılması gerekebilir.

Belirtiler
Tedavi edilmeyen şeker hastalarında aşağıdaki bekirtilerin hepsi veya sadece bir kısmı görülebilir.

  • Ağız kuruluğu ve çok su içme (polidipsi)(Vücuttan idrarla çok su atıldığı için vücutta su azalır ve çok su içme ihtiyacı doğar)

  • Çok idrara çıkma (poliüri), gece çok idrara kalkmak(Noktüri). (Kandaki fazla şeker böbreklerden idrara geçer, fazla şekeri atmak için şekerle beraber vücuttan suda atılacağı için idrar miktarı fazlalaşır)

  • Açlık hissinin fazlalaşması ve çok yemek yeme (polifaji) (insülin yetersizliğinden dolayı hücrelerin ihtiyacı kadar şeker hücrelere giremez, bunun sonucunda hücrelerden beyine sürekli açlık sinyali gönderilir. Yemek yenilsede şeker hücrelere alınamadığı için açlık hissi devam eder, vücut yenilen besinleri enerjiye dönüştüremez . Bunun sonucunda halsizlik, kilo verme yakınmaları da ortaya çıkar.)

  • Halsizlik

  • Zayıflama

  • Bulanık görme (Kan şekerinin yükselmesi görmemizi sağlayan göz merceği ve göz sıvısının yoğunluğunun değişmesine yol açar ve bulanık görme ortaya çıkar. Kan şekeriniz, şeker hastalığınızın tedavisi ile normal değerlere gelse de görmenizin düzelmesi bir kaç hafta alabilir.)

  • Ciltteki yaraların veya kesiklerin yavaş iyileşmesi (Hücreler yeteri kadar beslenemedikleri için ve vücudun savunma sistemi bozuk olduğu için yara iyileşmesi geç olur)

  • (Kadınlarda) Vajinal kaşıntı ( Kan şekerinin yüksek olması hem vücudun direncini azaltarak hem de mayaların çoğalmasını sağlayacak uygun ortamı hazırlayarak vajinal kandidiasis-vajinal mantar oluşmasını sağlar. Kan şekeri kontrolü ile bu durum kendiliğinden geçebilir, düzelmezse doktora başvurmanız gerekir)

Diyabetin kontrolü
Şeker hastalığı olmayan insanlarda kan şekeri açlıkta 70-110 mg/dl arasında, toklukta (yemekten 2 saat sonra) 140 mg/dl'nin altındadır. Diyabet tedavisinde de hedef kan şekeri değerlerinizi normal sınrlarda tutmaktır. Kan şekeri düzeyinizi normal sınırlara yakın değerlerde tutmanız, ilerleyen zaman içinde diyabetle ilişkili sağlık sorunlarından sizi uzak tutacaktır.


Labels:

Etiketler