Vitaminler Hakkında Bilgi Ve Vitaminlerle Sağlıklı Kilo Verme Alma...

Ana Sayfa Kilo Alma Vitamin Çeşitleri Diyet

Kategoriler

Popüler Yayınlar

C Vitamini (Askorbik Asit)

23 Eylül 2008 Salı

C VİTAMİNİ

Askorbik Asit denilen maddedir. Üzerinde çok durulan, günümüzde herhalde en çok bilinen ve hakkında sürekli bir şeyler söylenilen vitamindir. Hatta C Vitamini üzerine internette siteler yapılmakta, çılgınlık derecesine varan bağımlıları bulunmaktadır. Bitkiler ve bir çok hayvan bu vitamini kendileri üretebilmektedir. Kimyasal yapısı aslen bir tür şekerdir. Dış ortam koşullarında ve pişirme esnasında, diğer maddelerle etkileşerek kolaylıkla bozulabilir. Taze sebzeler buharda pişirildiğinde C Vitamini de korunmuş olur.Besinlerle alınan vitamin 2 saat içersinde kullanılır ve 4 saat sonunda kandan uzaklaşır. Kullanıldığı organlarda bir miktar birikime uğrar.

C Vitaminin Etkileri
Üzerinde durulan bir çok etkileri vardır. Bazıları kesin olmakla birlikte bazı yönlerden de abartıldığı izlenimi oluşmaktadır.

  • Güçlü bir indirgeyicidir. Canlılardaki önemli rolü bu özelliğinden kaynaklanır.
  • Destek dokuları için kollajen proteinlerinin yapımında etkisi vardır. Bu kollajen dokular deride, adale ve eklem bağlarında, damar duvarında, kemik ve dişlerde bulunur.
  • Tirozin maddesinin yıkılmasını ve vücuttan atılmasını sağlar.
  • Böbrek sütü bezlerinden salınan bir çok hormon için gereklidir. Bunlar genellikle stres ile ilgili hormonlar olup, stres anında C Vitamini tüketimi artmaktadır.
  • Barsaklardan demirin emilimine etkilidir.
  • Besinlerdeki folik asitin dayanıklı kalmasını sağlar.
  • Triptofandan beyin için gerekli olan serotonin elde edilmesine etkilidir.
  • Suda eriyen güçlü bir antioksidandır. Yağda eriyen diğer bir güçlü antioksidan olan E vitamininin, ayrıca A ve B Vitaminlerinin de yapısının korunmasına ve etki gösterebilmesine katkı sağlar.
  • Nitrit gibi karsinojen maddelerin etkilerini önler.
  • Yaraların iyileşmesini, damarların sağlıklı olmalarını sağlar.
  • Kortizon, aspirin, insulin gibi ilaçlarla kurşun, civa, arsenik gibi ağır metallerin olumsuz etkilerini giderir.
  • Vücudun savunma sistemini arttırıcı etkisi vardır. Bu etkisini nötrofil hücrelerini ve interferon denilen maddeyi arttırmak yoluyla gerçekleştirir.
  • Histamin yapımını azaltarak allerjik olayların şiddetini düşürür.

C Vitamini Eksikliği
Tarihte bu vitaminin eksikliği anlaşılana kadar bir çok insan ölmüş ve hastalıklar yaşanmıştır. Günümüzde ağır tablolar artık görülmemektedir. Ancak beslenme yanlışlıkları nedeniyle daha hafif sorunlar ortaya çıkmaktadır.

  • Eksikliğinde oluşan en ağır durum skorbüt hastalığıdır. Eskiden özellikle uzun sürelerle gemilerde bulunup, taze sebze-meyve yiyemeyenlerde görülmekteydi.
  • Genel olarak dokuların sağlığı bozulur.
  • Diş eti kanamaları ve çekilmeler.
  • Enfeksiyonlara karşı dayanıksızlık ve zor iyileşme.
  • Deride küçük kanamalar, halsizlik, iştahsızlık.
  • Eksiklik artarsa burun kanamaları, ağız içinde yaralar, diş kayıpları, eklem şişmeleri, kemik ağrıları ve nefes darlığı.
  • Çocuklarda büyümenin yavaşlaması, yaşlılarda ciddi damar problemleri.
  • Ayrıca değişik enfeksiyonlar, soğuk algınlığı, depresyon, yüksek tansiyon, eklem iltihabı, ülser, damar sorunları, allerji ve safra kesesi taşları bir çok sağlık sorununun C Vitamini ile ilişkili olduğu düşünülmektedir.

C Vitamini Fazlalığı
Bu sorun üzerinde çok spekülasyon yapılması nedeniyle fazla miktarda alımı sonucunda görülmektedir. İşin iyi tarafı vücutta depolanmadığı ve idrarla atıldığı için az sorun olmaktadır. Ciddi yan etkileri pek yoktur.

  • En sık görüleni ishaldir.
  • Karın ağrısı,
  • İdrarda yanma,
  • Deride hassasiyet,
  • Kan hücrelerinde yıkım,
  • Böbrek taşı oluşumu görülebilir.

C Vitaminin Tedavide Kullanımı
Bir çok konuda kullanıma sahiptir. Belki de içerdiği C Vitamininden dolayıdır ki limon da her şeyin içine konulmaktadır. Kullanıldığı her alan, çok geçerli gerekçelere dayanmamaktadır.

  • Yara iyileşmesini hızlandırmak için,
  • Soğuk algınlığı, nezle ve anjinde,
  • Enfeksiyona yakalanma riskini azaltmak için,
  • Damar sertliğinden korunmak amacıyla,
  • Kanser riskini azaltmak umuduyla,
  • İtiyadi düşükleri önlemek amacıyla,
  • Emziren annelerde,
  • Bazı ruhsal sorunlarda,
  • Spor performansını arttırmak amacıyla kullanılmaktadır.

C Vitamini Gereksinimi
İnsan vücudunda 20 - 50 gün yetecek kadar 600 - 1500 mg. lık bir C Vitamini depolanmaktadır. Çocukların günlük gereksinimi 35 - 50 mg. kadardır.

0 - 1 Yaş 35 mg.
1 - 14 50 mg
14 yaş üzeri 60 mg
Gebe kadınlar 80 mg
Emziren anneler 100 mg

aldıkları takdirde herhangi bir eksiklik sorunu yaşamazlar. Bu miktarın biraz daha üzerinde almaları uygun olur. Herkes için günlük 100 - 150 mg. dozu yeterlidir. Stres altında yaşamak, sigara kullanmak, aspirin, kortizon, doğum kontrol hapları, östrojen, demir gibi ilaç alımları, taze sebze, meyve tüketiminin az olması gereksinmeleri arttırır.

C Vitamini Doğal Kaynakları
Taze meyve ve meyve suları ile sebzelerde bol miktarda bulunur. Besinlerin pişirilmesi sırasında C Vitamini önemli oranda yitirilir. Kaynamış, oksijeni uçmuş bir suda pişirilme ile soğuk suya koyarak pişirme bile kayıp miktarlar açısından farklıdır. Soğuk suda pişirmede kayıp fazladır, keza pişirme süresinin uzaması da olumsuz etki gösterir. Yağda kızartma, bakır kaplar, sebze, meyvelerin bekletilmesi ve kuralına uyulmadan dondurulması, kesilmiş sebzelerin hava ile teması, pişirilmiş yemeklerin bekletilmesi ve ısıtılması C Vitaminin yitirilmesine neden olur.

Kay

ZAFER KONDAKÇI
BTL /A ÖĞRENCİSİ OLAN ZAFER İLK OKUL 8. SINIFA KADAR ARKADAŞLARI ARASINDA EN ÇALIŞKAN OLUP LİSE DE BÜYÜK BİR DÜŞÜŞ SONRASINDA YİNE KALKINIP GAZİ ÜNİVERSİTESİNİ KAZANDI.
ŞUAN İSTANBUL EMİNÖNÜ MESLEK LİSESİ BİLGİSAYAR BÖLÜM ŞEFİ.
BİR EŞİ VE 2 ÇOCUĞU VAR.
VE MUTLUDUR. Z@F3R

Labels:

B3 Vitamini (Niasin, PP Vitamini)

B3 VİTAMİNİ

Niasin, Nikotinik Asit, Nikotinamin gibi isimleri de vardır. PP Vitamini de denilir. Eskiden sadece bu adlarla anılırken artık B-3 denilmektedir. Kimyasal olarak nikotin ile yakınlığı varsa da etkilerinin benzerliği yoktur. Isıya ve ışığa karşı dayanıklıdır. Vitaminler içersinde en dayanıklısıdır denebilir. İnsan vücudu bunu triptofan isimli amino asitten üretebilir. Ayrıca karaciğerde az miktarda depolanabilir.

B-3 Vitaminin Etkileri
İnsan vücudunda 50 den fazla metabolik olayda rol alan NAD ve NADP kısaltılmış isimli koenzimin yapısına girer.

  • İnsan vücudu için hayati fonksiyonlarda rol alır, hücrelerin oksijeni kullanabilmeleri için gereklidir.
  • Basit bir anlatımla protein, yağ ve karbonhidrat gibi besin öğelerinin vücutta kullanılmasını sağlar.
  • Glikoliz denilen karbonhidrat ve glikozdan enerji üretilmesinde anahtar görevi vardır.
  • Yağ asitlerinin sentezine etkilidir.
  • Deaminasyon (= proteinlerin yapı taşı amino asitlerin kullanılma aşamalarından azot ayrılma işlemi) olayını gerçekleştirir.
  • Beyin çalışması için temel maddedir.
  • Midede sindirimin temel taşları olan asitlerin üretimini sağlar.
  • Hormon üretimine katılır (östrojen, progesteron, testesteron gibi cinsiyet ve tiroid hormonları, kortizon, insulin gibi)
  • İlaç ve zararlı maddelerin etkisizleştirilmesini sağlar.
  • Deri ile dil ve sindirim sisteminin sağlığına destek verir.
  • Kan dolaşımına etkisi vardır.
  • Kan kolestrol seviyesini ayarlar (Nikotinik asit formu).
  • Beyin ve sinir sisteminin sağlıklı çalışmasına etkilidir.
  • Histamin deşarjına ve damarların genişlemesine yol açar. Bu etkinin oluşabilmesi için nikotinik asit formunun 50 mg. ve üzerinde ilaç olarak alınması gerekir. Diğer niasinamid ve nikotinamid isimli formları bu etkiyi yapmazlar.

B-3 Vitaminin Eksikliği
Yetersiz beslenme sonucu olabileceği gibi ana maddesi olan triptofanın metabolizmasının etkilendiği hastalıklardan (tümör, ilaç kullanımı, Hartnup hastalığı) dolayı da oluşabilir. Emilim sorunlarından dolayı olması nadirdir. Mısır gibi bazı besin maddelerinde bağlı durumda bulunur ve vücut bunu kullanmaz. Eksiklik belirtileri mısır ağırlıklı beslenen toplumlarda sık görülür.

  • Kolay yorulma, kolay sinirlenme,
  • İştahsızlık, hazımsızlık, bulantı, kusma ve ishal gibi sindirim sorunları,
  • Deride ışığa karşı hassasiyet, kaba, kalın ve sert cilt haline dönüşmesi,
  • Dilde yanma hissi, kızarma, diş eti hassasiyeti, ağız kokusu,
  • Önceleri huzursuzluk, uykusuzluk, baş ağrısı ile başlayan, ellerde titreme, artan endişe, korku, kaygı duyguları ile devam edip psikoz tablosuna kadar giden sinir sistemi şikayetleri ortaya çıkar.
  • Eğer eksikliği uzun sürerse ölümcül Pellegra hastalığı oluşur. (Deri belirtileri, ishal gibi sindirim problemleri ve unutkanlık - bunama gibi sinir sistemi belirtileri ile seyreder ve ölümle sonuçlanır. Bu nedenle 4 D Hastalığı denilmiştir. (Dermatit, Diare, Demans ve Death.)

Pellegra hastalığı bu vitaminin alımının eksikliği yanında tüberküloz tedavisinin temel ilaçlarından olan İNH 'ın kullanımına bağlı olarak da ortaya çıkabilir. Alkoliklerde, böbrek hastalığı nedeniyle diyetle beslenenlerde, karsinoid tümör varlığında, doğumsal bir hastalık olan Hartnup Hastalığında bu durum oluşabilir.

B-3 Vitaminin Fazlalığı
Alınan miktara göre değişebilir.

  • Deride yanma, kızarma, kaşıntı (100 mg. Üzeri)
  • Karaciğer hasarı (500 mg. Üzeri)
  • Gut, diabet, mide ülseri, karaciğer hastalığı gibi mevcut sorunları ağırlaştırabilir.

B-3 Vitaminin Tedavide Kullanımı
Uzun yıllardır bilinen etkisi ile değişik amaçlarla kullanılmaktadır.

  • Pellegra, Hartnup gibi hastalıkların tedavisinde
  • Yorgunluk, bitkinlik halleri ile hazımsızlık, ishal ve kabızlık gibi sindirim sorunlarında,
  • Yağ hücrelerinden kana serbest yağ asidi geçişini azaltmak için,
  • Atar damarların açılarak, dolaşımın düzenlenmesine yönelik olarak, (bacak krampları, kulak çınlaması, baş dönmesi, migren tipi baş ağrısı)
  • Kolesterol seviyesini ve tansiyonu düşürmek için,
  • Mideden asit salgılanmasının arttırılması amaçlandığında (=hipoasidite tedavisi),
  • Depresyon, şizofreni ile yaşlılık, alkol ve ilaç kullanımına bağlı, bazı ruhsal hastalıkların tedavisinde,
  • Osteoartrit gibi eklem hastalıklarında,
  • Hormon tedavilerine destek olarak kullanılır.

B-3 Vitamini Gereksinimi
Besinlerden alınan 60 mg. triptofandan 1 mg. B-3 Vitamini elde edilir.
Erişkinler aldıkları her 1000 kalori için en az 6.6 mg. da B-3 Vitamini almalıdırlar ve alınan miktar günde kadınlarda 13, erkeklerde 18 mg. altına indiğinde eksiklik belirtileri başlar. Fazla fizik egsersiz yapanlar, gebelik, emzirme, büyüme, hastalık, stres gibi durumlar gereksinmeyi arttırır. Rafine şeker, hazır yiyecekler tüketilirken yanında B-3 Vitamini de almalıdır. İlaç şeklinde günde 50-100 mg. doz yeterlidir.

Yaş mg / gün
0 -1 6
1 - 3 9
4 - 6 11
7 - 9 14
10 - 12 16
Erişkinler 15 - 20

B-3 Vitaminin Doğal Kaynakları
Besinlerle alınan triptofandan vücut gerekli vitamini elde edebilir. Diğer formlarda ise yapısal olarak bağlı formda olmadıkları takdirde vitamini vücut doğrudan alabilir. Bira mayası, kuru fasülye ve bezelye, tahıl kepeği, avokado, hurma, incir, yer fıstığı B-3 Vitamini ve triptofan yönünden zengindir.

Kaynak 100 gr.da mg olarak
Bira mayası 30 - 50
Kepek 25
Yer fıstığı 15
Sakatat 10 - 20
Kırmızı et 3 - 6
Et, balık 2 - 6
Buğday 4 - 5
Baklagiller 1 - 3
Un 0.7
Yumurta, süt çok az


Labels:

B2 Vitamini (Riboflavin)

B2 VİTAMİNİ

Riboflavin denilen maddedir. Dayanıksız olup, ısı, güneş ışığı, alkol, kafein, östrojen ile etkisizleşir. Vücutta karaciğer ve böbreklerdeki çok az miktarın dışında depolanamadığı için günlük olarak karşılanmalıdır. Barsaklarda bakteriler tarafından bir miktar üretilebilmektedir. Bu nedenle yetersiz alımlara karşın bazı kimselerde eksiklik belirtileri oluşmayabilir. Vücuttaki enzim olaylarına katılır. Stres gibi durumlarda gereksinimi artmaktadır.

B-2 Vitaminin Etkileri
Nükleotid denilen maddelerle birleşerek enzim sentezine girerler. Bu enzimler aracılığı ile oksidasyon-redüksiyon işlevlerini yaparlar.

  • Enerji üretiminde rol oynar. FMN ve FAD kısa isimli enzimlerle hidrojen taşıyıcılığı yapar.
  • Kısa zincirli yağ asitlerinin yakılmasını sağlar.
  • Hücrelerin gelişmesine ve solunumuna etki ederek oksijeni daha iyi kullanmasını sağlar. Bu yolla görme ve saç, cilt ve deri sağlığına yararlı etkisi olur.
  • Bazı amino asit ve glutathion redüktaz (Kandaki alyuvarlarda) maddesinin yapımına katkıda bulunur.

B-2 Vitaminin Eksikliği
Amerika'da yapılan araştırmalarda insanların yedikleri ile yeterli düzeyde alamadıkları vitaminlerin en başında B-2 Ribofalavin gelmektedir. Buna karşın eksiklik belirtileri bu denli sık görülmemektedir. Bunun da barsaklarda az miktarda da olsa üretilen B-2 Vitaminine bağlı olduğu düşünülmektedir. Tek başına bu vitaminin eksiklik belirtilerinin görülmesi nadirdir, genellikle diğer vitaminlerin de eksikliği ile birlikte olur. Yetersiz beslenme (B-2 vitamini zengin besin maddelerini yememek; zayıflamak, mide-barsak ülseri, şeker hastalığı için diyet yapmak ve fast-food ile beslenmek) barsaktan emilimin bozulması ve ateş, hipertiroidi, gebelik, emzirme, fazlaca alkol alımı gibi artan ihtiyaçların karşılanmadığı durumlarda söz konusudur.

  • Dilde kızarma, yanma hissi, ağız çevresi ve dudakta kızarma, tahriş ve çatlaklar,
  • Gözlerde kaşıntı, yanma hissi ve iltihaplanma, katarakt oluşumu,
  • Deride kepeklenme, saçların dökülmesi,
  • Çocuklarda büyümenin yavaşlaması,
  • Kilo kaybı, canlılıkta azalma, sindirim sorunları
  • Genital bölgede deri sorunları oluşur.

Hayvan deneylerinde ilk göze çarpan büyümenin durmasıdır. Hayvanlarda cilt, göz, saç problemleri ile üreme gücünde azalma oluşmaktadır.

B-2 Vitaminin Fazlalığı
Dışarıdan gereğinden fazla alınsa da idrar ile atıldığı için zararlı bir etki oluşmaz. Sadece idrarın rengi ve kokusu riboflavin renk ve kokusunu alır.

B-2 Vitaminin Tedavide Kullanımı
Tek başına bu vitamin tedavi amaçlı kullanılmaz, genellikle diğer vitaminlerle beraber verilir. Yine de etkili olduğu düşünülen alanlar;

  • Enfeksiyon hastalıkları ve uzun süren antibiyotik tedavileri,
  • Fazla alkol alan ve düzensiz beslenen kişiler,
  • Ağız çevresi, göz ve genital bölge de oluşan cilt sorunlarında,
  • Yorgunluk, stres, baş ağrısı şikayetlerinde,
  • Büyümenin desteklenmesi istendiğinde kullanılır.

B-2 Vitaminin Gereksinimi
Yaşa metabolizma hızına, yiyeceklerle alınan protein ve kalori miktarına göre değişmektedir. Ayrıca insan vücudu tarafından barsaklarda yapıldığı da düşünülmektedir. Besinlerle alınan miktar 1.2 mg.ın altında kalınca depolardaki vitamin kullanılmaya başlanır. Bu depolardaki de yeterli değildir. İlaçların içersinde 10 mg. doz yeterlidir.

Yaş mg / gün
0 - 1 0.4 - 0.6
1 - 3 0.8 - 0.9
4 - 6 1.0
7 - 9 1.4
10 - 12 1.5
Erişkin erkek 1.6
Erişkin kadın 1.2
Gebelik 1.5
Emzirme 1.7

B-2 Vitaminin Doğal Kaynakları
Diğer B Vitaminleri bulunan kaynaklarda genellikle birlikte yer alır. Fakat bir çok besin maddesinde yeterli miktarda bulunmaz. Karaciğer, dil, bira mayası B-2 yönünden zengindir. Süt, yumurta, peynir, ıspanak, brokoli gibi yeşil yapraklı sebzeler, balık, mantar ve avokado içersinde makul miktarda bulunur.

Kaynak 100 gr da mg. Olarak
Bira mayası 1.3 - 4.0
Malt hülasası 3.0 - 4.0
Karaciğer, böbrek 2.0 - 3.0
Buğday kepeği 0.5
Buğday unu 0.03
Patates 0.05
Et 0.1 - 0.3
Süt 0.15
Yumurta 0.3 - 0.5
Peynir 0.3 - 0.5
Kepek 0.5
Yeşil sebze 0.1 - 0.5
(yetiştiği yöreye göre)


Labels:

B1 Vitamini (Tiamin )

B1 VİTAMİNİ

Tiamin adıyla bilinir. İlk keşfedilen B Vitaminidir. Vücutta karaciğer, kalp ve böbreklerde çok az depolandığı için günlük olarak alınması gereklidir. Fazla alındığında da idrarla atılır. Oldukça dayanıksızdır. Alkol, kafein, yiyecek katkıları, antibiyotik kullanımında etkisiz hale gelir. Fırında pişirilme işleminde suda pişirilmeye oranla daha az tahribata uğrar.

B-1 Vitaminin Etkileri
Koenzim gibi hareket ederek vücutta önemli görevler yapar.

  • Başta glikoz olmak üzere Karbonhidrat metabolizmasında rol alarak enerji üretimine katılır. Bunu özellikle hücresel düzeyde gerçekleştirir.
  • Etanolün su ve karbondioksite dönüşümünü sağlar.
  • Yağ asitlerinin ve sterol denen maddelerin üretimine katılır. Bu yolla besinlerle alınan karbonhidratların gereğinde kullanılmak üzere yağa çevrilerek depolanmasını sağlar.
  • Sinir sisteminin işlemesine yardımcı olur. Bunu sinirsel iletide önemli görevi olan asetil kolin maddesinin üretimindeki rolü ile yapar.
  • Mide, kalp ve barsakların adalelerinin çalışmasına etkisi vardır.
  • Büyümeye etkilidir.
  • Zihin faaliyetlerine olumlu katkısı vardır. Özellikle öğrenme üzerine yararlıdır.
  • Damar duvarına yağların yapışmasını engelleyerek damar sertliği (=atheroskleroz) oluşumunu önler.

B-1 Vitaminin Eksikliği
Uzun yıllardır bu vitamin eksikliğinin bazı sorunlara yol açtığı bilinmektedir.

  • Ruhsal sorunlar, depresyon, sıkıntı, isteksizlik, gerginlik, konsantrasyon zorluğu,
  • Halsizlik, yorgunluk hali, kuvvetsizlik, adale ağrıları,
  • İştahsızlık, karın ağrısı, kabızlık gibi sindirim sorunları.
  • Dermansızlık, kalp ritminde yavaşlama ve göğüs ağrısı yakınmaları oluşur.
  • Eksiklik arttıkça kalp ritmi düzensizlikleri, ayaklarda iğne batması hissi, duyu kayıpları ile adalelerde hassaslaşma ve incelmeler ortaya çıkar.
  • Göz sinirinin etkilenmesi ile görme bozulur.
  • Beriberi hastalığına yol açar. 4 tipi vardır Bebeklik, yaş, kuru ve alkolik beriberi. Bebeklerde büyüme durur, ince tiz sesli bir ağlama ve kalp çarpıntıları meydana gelir. Yaş tipi ayak ve bacaklardan vücuda ilerleyen şişme (=ödem) ve kalp yetersizliği ile seyreder. Kuru tipi ise kilo kaybı, adalelerin incelmesi ve sinirlerin dejenere olmasına yol açar. Alkolik tipine Wernicke-Korsakof Sendromu da denilir. Beyin ile adaleleri tutarak yürüyememe, hafıza kaybı ve kişilik değişikliği yapar. Bu hastalık tedavi edilmediğinde ölümle sonuçlanır.

B-1 Vitaminin Fazlalığı
Vücutta önemli miktarda depolanamadığı için atılmaktadır ve toksik etkisi gözlenmemiştir. İğne şeklinde kullanıldığında ağrı ve ödem yapabilir.

B-1 Vitaminin Tedavide Kullanımı

  • Zona Hastalığında,
  • Şeker hastalarının duyusal kusurlarının (Neuropathy) tedavisinde,
  • Ameliyat sonrası ağrı giderilmesinde,
  • Alkolik kişilerde,
  • Kalp çalışmasının desteklenmesinde,
  • Araç tutmalarında,
  • Mide asidi üretimine etkisi nedeniyle değişik nedenlere bağlı bulantılarda ve sindirim şikayetlerinde,
  • Huzursuz, morali bozuk ve depresif ruh halinde,

kullanılmaktadır.

B-1 Vitaminin Gereksinimi
Barsaklarda bulunan bakteriler tarafından da bir miktar üretilmektedir. Günlük gereksinim yaşa göre değişir. Erişkinler için 1,5 mg. Yeterlidir.

Yaş Gereksinim mg / gün
0 - 1 0.4
1 - 3 0.7
4 - 6 0.9
7 - 9 1.1
10 - 12 1.3

Bazı durumlarda B-1 Vitamini ihtiyacı artabilir. Yoğun stres altında olmak, ateşli hastalıklar, ishal, ameliyat öncesi ve sonrası, sigara, alkol, çay, kahve tüketimi, gebelik, emzirme, ilaç kullanımı gibi durumlarda alınması gereken miktarlar daha fazla olmaktadır.

B-1 Vitaminin Doğal Kaynakları
Kuru bira mayası, hububat, kuruyemiş (fındık, fıstık, ceviz) ve baklagillerde (fasulye, nohut, bakla, mercimek ) bol olarak bulunur. Tereyağı ve bitkisel yağda bulunmaz.

Kaynaklar 100 gr.da mg. Olarak
İşlenmemiş buğday 0.4
Beyaz ekmek 0.05
Kepek 2 - 4
Baklagiller 0.4
Kuru bira mayası 6 - 24
Taze sebze, meyve 0.02
Koyun eti taze 0.16 - 0.20
Sığır eti taze 0.08 - 0.30
Balık eti taze 0.01 - 0.1
Yumurta 0.9
Süt 0.04


Labels:

K Vitamini (Naftakinon)

K VİTAMİNİ

Asıl adı naftakinondur. Doğada K-1 ve K-2 olarak iki şekilde bulunur. K-1 vitamini bitkilerde olan, iki form halinde, filokinon ve fitomenadion olarak adlandırılan cinsidir. K-2 ise barsaklardaki bakteriler tarafından da üretilen, bir çok çeşidi bulunan bir grup menakinon denen organik bileşenlerdir. Sentetik olarak üretilen cinsine de K-3 menadion denilir ve doğal olanlardan 2 kat daha güçlüdür. Yağda eriyen bir vitamin olması sebebi ile barsaklardan yağlarla emilerek karaciğere gelir. Isıya dayanıklıdır. Alkali, kuvvetli asitler, radyasyon ve okside edici ajanlar tarafından etkisizleşir. Fazla E Vitamini alınması, K Vitaminin emilimini bozar. Yoğurt, kefir asitlenmiş süt barsaklardaki bakterilerin K Vitamini üretmesini arttırır. Barsak bakterilerinin aleyhine olan antibiyotikler K Vitamini üretimini engeller.

K Vitaminin Etkileri
Karaciğere gelen K Vitamini burada üretilen bazı pıhtılaşma faktörlerinin yapımında rol alır. (İnsan vücudunda kanayan bir dokudan kan kaybının önlenmesi amacıyla pıhtılaşma mekanizması denilen bir sistem devreye girer. Pıhtılaşma olayı ise bir dizi reaksiyonlar sonucunda oluşan ve faktör adı verilen maddeler ve hücreler aracılığı ile oluşan doğal tıkaçlar ve yamalardır. Faktörler Romen rakamları ile numaralanırlar.) Bu faktörler ;

  1. II. Faktör veya protrombin
  2. VII. Faktör
  3. IX. Faktör
  4. X. Faktör

Ayrıca K Vitamini Potasyum ve kalsiyum ile beraber protrombinin trombin haline dönmesine etkilidir. Bu trombin maddesi de fibrinojenden fibrin tıkaçlarının oluşmasını sağlar. Diğer bir yönden kumarin maddesi ile rekabete girer. Çünkü bu madde de tam aksine protrombinin aleyhine çalışarak pıhtılaşmayı önleyici özelliktedir. Aspirin gibi salisilatlar K Vitamini gereksinmesini arttırırlar.

K Vitamini Eksikliği
K Vitamini vücutta önemli miktarlarda depolanmaz. Zira günlük gereksinim diye bir miktar pek söz konusu değildir. Çünkü insan vücudu normalde kanamaz, ancak bir neden sonucu kanama olur ve ihtiyaç miktarı o zaman ortaya çıkar. K-2 vitamini barsaklardaki bazı bakteriler tarafından üretilebilmektedir. Ancak barsakları ilgilendiren kolit, ileit, spru, çöliak, gibi hastalıklar ve bazı ameliyatlar, genetik ve edinsel karaciğer hastalıkları buna yol açabilir.

  • Bu vitaminin eksikliğinde net olarak kanamaya eğilim artmakta ve kişiler kolaylıkla kanama sorunu ile karşılaşırlar.
  • Pıhtılaşma süresi de doğal olarak uzamaktadır.

Yetersiz beslenme ile eksikliği nadirdir. Daha sık olarak yeni doğan bebeklerde barsakları bakteri içermediğinden ve oldukça steril besinler aldıkları için ayrıca karaciğerlerinde de bu pıhtılaşma faktörlerinin yapımı henüz yeterli olmadığından, görülebilir.

· Yeni doğan bebeklerde göbek kanaması bu nedenle oluşur. Bunun önüne geçmek için doğumdan hemen sonra K Vitamini iğnesi yapılması gerekir. Daha sonra barsakları flora dediğimiz bakterilerine kavuşunca bu durum kendiliğinden çözümlenir. Anne sütü K vitamini açısından fakirdir.

  • Antibiyotikler barsakta K Vitamini üreten bakterilerin de ölmesine yol açarlar.
  • Ayrıca salisilat gibi bazı ilaçlar (Çocuklarda kullanımı çok nadir, daha ziyade erişkinlerde) K vitaminin etkisinin tam tersi etki gösterirler. Bunların etkisiyle K vitamini eksikliği oluşur.
  • Eksikliği göbek kanaması dışında, burun kanaması, idrar ve dışkıda kan bulunması, küçük darbelerde bile morarma ve kanamalar olması, kanayan bir dokuda kanamanın durmaması ve kabuk oluşamaması gibi belirtilerle anlaşılır.
  • Ayrıca beyin ve diğer iç organ kanmaları ile rahim içi kanama sonucu düşükler de meydana gelebilir.

Doğal olarak bu belirtilerin yegane sorumlusu bu vitaminin eksikliği değildir. Başka nedenler de bu arazların oluşmasının sorumlusu olabilirler. Yazılanlar K Vitamini eksikliğinde oluşabilecek sorunlardır ve çoğu oldukça nadir görülebilecek durumlardır.

K Vitamini Fazlalığı
Fazlalık doğal K vitamini ile oluşmaz. Yiyecekler ile alınan K-1 ve barsaklarda üretilen K-2 Vitaminlerin fazlası kolaylıkla atılabilir. Fakat sentetik ve suda eriyen anolog (benzeri) menadion, konakion gibi K-3 tipindeki sorunlara yol açabilir.
Bu vitaminin fazlalığı da eksikliğinin tam tersi etki yapacaktır.

  • Aşırı pıhtılaşma ve bunun da sonucunda damarlarda tıkanmalar meydana gelir.
  • Karaciğer fonksiyonlarında bozulmalar oluşur.
  • Kandaki alyuvarların parçalanmalarına yol açılır.
  • Kızarma, terleme ve göğüs sıkışması meydana gelir.
  • Yeni doğan bebeklerde sarılık ve safra boyalarının (Pigmentlerin) beyin ve omurilikte birikmesine neden olur.

Keza fazlalık oluşması eksikliği gibi nadiren olabilecek bir durumdur.

K Vitamini Gereksinimi
Bu gün için alınması gerekli günlük miktarı ilan edilmemiştir. Ortalama bir beslenme ile günde asgari 75 - 150 mikrogram alınmaktadır. Günlük 300 mik.gr yeterlidir. Önerilen kilo başına 2 mik.gr.dır. Yeni doğan bebeklere 10 miligr. Lık tek bir enjeksiyon, gerektiğinde kg. başına 1 - 2 mg. la devam edilir. Bu miktarlar onların özel durumu ve ihtiyaçlarının farklı olmasındandır. Bir çok vitamin reçetesiz satılmasına karşın yurt dışında K Vitamini reçetesiz satılmamaktadır.

K Vitaminin Doğal kaynakları
En çok karaciğer, peynir, tereyağı, marul, lahana gibi besinlerde bulunur. En zengin yeşil çay ( 100 gr.da 700 mikrogr. ) iken siyah çayda 0 dır. Çiçek yağı, patates, ekmek gibi besinlerde yok denebilecek kadar azdır.

Besin 100 gr.da mikrogram
İnek sütü 3
Peynir 35
Tereyağı 35
Yumurta 10
Kırmızı et 7
Karaciğer 90
Pirinç 0
Mısır 5
Sebzeler 15 - 600
Muz 2
Şeftali 8
Çilek 0
Portakal 1


Labels:

E Vitamini (Tokoferoller)

E VİTAMİNİ

Antioksidan (oksitlenmeyi önleyici ) etki gösteren bir grup tokoferol denilen maddelere kısaca E vitamini denmektedir. Tanımlanmış 7 ayrı formu olmasına karşın genellikle üzerinde durulan alfa tokoferoldür. Etkisi uzun yıllardır bilinmesine karşın son 10 yılda oldukça popüler olmuştur.

Alfatokoferol diğer formlara karşın ısıya ve asitlere oldukça dayanıklıdır. Diğer tokoferoller gıdaların ısıtılma, pişirme, dondurulma, işlenme esnasında tahrip olurlar. Tahılların öğütülmesi, unun renginin beyazlatılması, yağda kızartma ve fırında sıcağa maruz kalma sonucunda E Vitaminin çoğu yok olur.

E Vitamini barsaklardan önce lenf sistemine sonra da kan yoluyla karaciğere gelir. Kullanılmayan miktarın fazlası genellikle dışkı ile atılır. Depo edilebilen kısmın çoğu yağ doku ve karaciğerdedir. Daha az miktarda da kalp, adale dokusu, testis, rahim, böbrek üstü bezi, beyin ve kanda depo edilir. Ayrıca deriden de emilebilme özelliği vardır.

E Vitaminin Etkileri
Temel görevi antioksidan etkisidir. Bu sanıldığından çok daha önemli bir özelliktir. Antioksidan demek okside olmayı, yani oksijen ile bozulmayı önlemek demektir. Oksijeni tutarak, oksijen etkisi ile oluşabilecek istenmeyen etkilerin önüne geçer. Daha iyi anlaşılması için demirin paslanması, okside olması demektir. Boya ve antipas gibi maddeler bunu engeller. E Vitamini de bir şekilde buna benzer bir koruyucu etkiye sahiptir. Bu etki C Vitamini, betakaroten, glutatyon ve selenyumda da vardır. Premature bebeklerden estetik amaçlara kadar geniş kullanım alanı ortaya çıkmıştır.

  • Gıda endüstrisinde yağ ve yağlı gıdaların oksitlenme ile acı tat almasının engellenmesi amacı ile kullanılırlar.
  • İnsan vücudunda da oksijen etkisi ile parçalanabilecek veya değişebilecek vücut bileşimlerini korur.
  • Hücrelerin genel sağlığını korumak gibi özellikleri vardır. Hücrelerdeki yağların oksijen ile bozulması sonucu bazı pigmentler oluşur (yaşlılık lekeleri). E vitamini bunu engelleyebilir.
  • Doymamış yağ asitlerinin oksidasyonunu azaltarak hücre zarı oluşumuna yardımcı olur.
  • Lipid zarlarının ve doymamış yağ asitlerinin oksijenin etkisi ile yıkılmasını önler. Serbest radikaller denen zararlı maddelerin dokuları tahrip etmesini önler. Bu özelliği ile damar sertliği, kalp hastalıkları, hipertansiyon, eklem iltihabı, yaşlanma sorunları üzerine olumlu etkileri olmaktadır.
  • Enzim sistemleri ve DNA molekülün dayanıklılığını arttırır.
  • Deri, karaciğer, meme ve testis gibi oksidasyona hassas dokuları ve hücreleri korur.
  • Akciğeri havanın içersindeki zararlı maddelerden korur.
  • Oksidasyondan etkilenen A Vitaminin biyolojik aktivitesine yardımcı olur.
  • Böbrek üstü bezi ve beyinden salınan hormonları dayanıklı kılar.
  • Vücutta normal dışı hücre üremesini engeller. Bu özelliği ile tümor oluşumuna karşı etki gösterir. Bu konuda bilgiler bazı araştırmalar yapıldıkça daha kesinlik kazanacaktır.
  • Pıhtılaşmayı ve alyuvar zarlarının parçalanmasını önleyici etkisi vardır.
  • Kalp ve adale hücrelerinin oksijen gereksinmesini azaltarak bu sistemlerin daha rahat çalışmalarını sağlar.
  • Trombosit denilen kandaki bir tür pıhtılaşma hücrelerinin birbirlerine yapışmalarını engeller. Bu etkisinin kalp ve damar hastalarında kullanılan aspirinden daha güçlü olduğu yönünde yayınlar vardır.
  • Kısırlık önleyici ve cinsel gücü arttırıcı etkisi deney hayvanlarında gösterilmiş olmasına karşın insanlarda kesinlik kazanmamıştır.

E Vitamini Eksikliği
Eksikliği insanlarda normalde görülmez. Eksikliğini ortaya koymak pek kolay değildir. Diğer vitaminler gibi eksikliğini gösteren hastalıklar yoktur.Sinir sistemi, üreme, dolaşım sistemi ve adaleler üzerine olan etkileri bilinmesine karşın diğer besin maddeleri bu eksikliği örtebilir. Besinlerde miktarı fazla olup insan vücudu ihtiyacını kolaylıkla karşıladığı için, ancak hayvanlarda deneysel olarak eksikliği oluşturulmuş ve bazı sonuçlara varılmıştır.

  • Hayvanlarda kısırlık, fetusun gelişememesi, kanama, beyin yumuşaması, kas hastalıkları, karaciğer harabiyeti gibi eksiklik arazları gösterilmiştir.
  • İnsanlarda ise kandaki seviyesi ölçülerek bazı hastalarda düşük olduğu görülmüştür. Akne, anemi, enfeksiyon, bazı kanser türleri, diş eti hastalıları, safra kesesi taşı, sinir-adale hastalıkları, Alzheimer tipi demans sorunları olan kişiler buna örnektir.
  • Prematüre bebeklerde eksikliğine bağlı olarak anemi olabilir. E Vitamini anneden çocuğa kan yoluyla geçmez ama sütüyle geçer. Doğumdan sonra anne sütü alamayanlarda eksikliği özellikle inek sütüyle beslendiklerinde görülebilir. Kan hücreleri dayanıksız olup kolaylıkla parçalanmaktadırlar. Parçalanan bu hücrelerden ortaya çıkan yıkım ürünlerinin etkisiyle adalelerde normal dışı yağlanma ve karaciğer ile dalak sorunları oluşur.
  • İnsanlarda deneysel olarak eksikliğini yaratabilmek için kasıtlı olarak bir yıldan uzun süreli özel diyet uygulanması gereklidir.

E Vitaminin Fazlalığı
Fazlalığının zararlı bir etkisi bu güne kadar gösterilmemiştir. Çünkü diğer yağda eriyen vitaminler kadar depolanamazlar. Gereğinden fazla alınanlarda birkaç gün içersinde dışkı ve idrarla vücuttan uzaklaştırılır.

  • Çok yüksek dozları bulantı ve ishal yapabilir.
  • Hayvan deneylerinde yüksek dozların büyümeyi durdurduğu, adaleleri zayıflattığı, alyuvar sayısını azalttığı ve kemikleşmeyi yavaşlattığı görülmüştür.
  • Düzenli E Vitamini kullananlarda doz günde 1200 IU yi geçtiğinde immun sistemin baskılandığı gözlenmiştir. Halbuki düşük dozlar immun sistemi güçlendirici etki sağlamaktadır.
  • Günde 400 - 600 IU yağsız ve suda eriyen süksinat formu dolaşımı dolayısıyla dokuların kanlanmasını arttırıcı etki göstermesine karşın diğer yağlı formu tansiyon hastalarında tansiyonu yükseltici etki yapmaktadır.

E Vitaminin Tedavide kullanımı
Günümüzde oldukça popülerdir. Özellikle yaşla beraber kullanımı da artmaktadır. Olumlu etkileri zaman içersinde kesinlik kazandıkça belki kullanımı daha da artacaktır. Bir çok kronik hastalığın ve yaşlanma olgusunun altında yatan nedenlere karşı olumlu etkileri olduğu bilinmektedir.

  • Çocuklarda en yaygın kullanımı düşük doğum tartılı bebeklerin alyuvarlarının erimeleri nedeniyle oluşacak kansızlığın önleme tedavisidir.
  • Ayrıca solunum sıkıntısı, gözlerde oluşabilecek retina hasarlarını engellemek amacıyla verilebilir.
  • Kistik fibroz denilen bir çocuk hastalığında kas zayıflığını önlemek için kullanılır.
    Bazı kullanım nedenleri tartışmalıdır. Etkili olup olmadığı yönünde farklı fikirler vardır. Bunlar; yaşlanmayı geciktirmek, şeker hastalığının zararlı etkilerinden korunmak, sporcuların performansını arttırmak, kısırlık, düşükleri önlemek, katarakt oluşumunu ve prostat büyümesini engellemek, deri, kas ve eklem hastalıklarının tedavileri gibi konulardır. Beslenmede doymamış yağ asitlerinden zengin gıda alanların yanında E vitamini alması faydalıdır. Bu konuda mantıklı gözüken bazı kullanım alanları vardır.
  • Yaşlanma denilen olayın temelinde hücrelerin serbest radikallerin etkisi ile dejenere olmaları ve değişmeleri yatmaktadır. E Vitamini de serbest radikallerin bu zararlı etkilerini önlemektedir.
  • E Vitamini pıhtılaşmayı azaltmakta ve doku oksijenlenmesini arttırmaktadır. Bu özelliği ile kalp - damar sorunlarına olumlu etki yapabilir.
  • Pıhtılaşmayı azaltma ve trombositlerin yapışmasını engelleme özelliği damar sertliği (=atheroscleroz) sorunu için etkili olabilir.
  • A Vitamini ile beraber günde 200 - 300 IU dozlarında kolesterol ve yağ miktarlarını azaltmakta, tek başına HDL - Kolesterolu (iyi olan) arttırmaktadır.
  • Kadınlarda adetlerin yarattığı şikayetleri gidermede, baş ağrısı, sıcak basması, kuruluğa bağlı vaginal kaşıntı gibi menopoz yakınmalarında, doğum kontrol haplarının yan etkilerini engellemede, meme kistlerinde yararlı olduğu yolunda yayınlar vardır.
  • Solunum sistemindeki hücrelerin zarlarını ve akciğer dokusunu antioksidan özelliği ile ozon ve nitrojen dioksit gibi hava kirliliğini yaratan maddeler ile sigaranın içersindeki zararlı maddelerin tahribatından koruyabilir.
  • Kanser tedavisinde kullanılan adriamycin ilacının kalbe zararlı etkilerini engelleyebilir.
  • Zona hastalığında hem immun sistemi güçlendirmek hem de ağrıları azaltmak amacıyla kullanılabilir.
  • Lupus Eritematosis dahil olmak üzere bazı cilt hastalıklarında A Vitamini ile birlikte kullanılmıştır.

E Vitamini Gereksinimi
Günlük gerekli miktarı vücut ebatlarına ve beslenmede bulunan uzun zincirli yağların oranına göre değişmektedir. Yenilen rafine yağlar, yağda kızartılmış yiyecekler ihtiyacı arttırmaktadır.

Alfatakoferol için 1 mg. 1.49 IU (enternasyonel ünite) kabul edilir. Önerilen günlük miktarlar

Kişi Asgari Önerilen
Bebekler 5 - 7 30
Çocuklar 8 - 12 30
Erkek 12 - 15 30 - 50
Kadın 12 50 - 100
Gebeler 15 100
Emzirenler 18 100

Olumlu etkiler nedeniyle ilaç şeklinde alındığında önerilen günlük 400 - 600 IU dir. Bu ihtiyaca göre 800 -1600 IU kadar çıkabilir. 1600 IU üstü ancak doktor kontrollü olabilir.

E Vitamini Doğal Kaynakları
Doğada ve besinlerde bol olarak vardır. Fakat daha önce yazıldığı şekilde çoğu besin maddeleri işlenir ve hazırlanırken tahrip olur.

Yiyecek 100 gr. da IU
Tereyağı 2 - 3
Margarin 15
Sıvı yağlar 75
Tavuk 2 - 3
Yumurta 15
Kırmızı et 2 -3
Fasülye 15
Tahıl 70 - 80
Sebze-meyve 150


Labels:

D Vitamini (Kalsiferol)

D VİTAMİNİ

Kalsiyum ve fosfor metabolizmasını düzenleyen faktörlerden birisidir. Etkisini Paratiroid hormonu ve tiroid bezinden salgılanan tirokalsitonin maddesi ile gösterir. Doğada bulunan bir çok sterol denen maddeler ultaviöle ışınları etkisi ile kemik yapısına etki eden aktif maddeler haline dönüşürler. İlk olarak tanımlanan D-1 vitamini bu şekildeki steroller karışımıdır ve bu gün için artık anlamsızdır. Dikkate alınıp, incelenen D-2 (Ergokalsiferol) ve D-3(Kolikalsiferol) Vitaminleridir.

D-2 Vitamini bitkisel kökenli olup, en çok yosunlarda ve mantarlarda bulunur. D-3 Vitamini hayvansal kaynaklı ve insan vücudunda deride bulunur. Güneş ışınları (296-310 mikron ) etkisi ile her iki vitaminde ilk hallerinden ( D-2 ergosterolden ergokalsiferol, D-3 , 7- dehidroksikalsiferolden kolekalsiferol ) aktif şekillerine dönüşürler.

D-3 vitamini deride, karaciğerde, barsaklarda, kemikte, kaslarda ve böbreklerde depolanabilir. Aktif vitaminin barsaklar, iskelet sistemi, böbrek ve kas dokusu üzerine etkisi vardır.

D Vitaminin Etkileri
Etkisi hormonlara benzer tarzdadır. Oluştuğu yerden uzaktaki hücreleri etkileyerek paratiroid hormonu ve kalsitonin ile birlikte kalsiyum ve fosfor metabolizmasını ayarlar.

  • En önemli etkisi barsaklardan kalsiyum ve fosfor emilimini sağlamasıdır.
  • İdrarla kalsiyum ve fosforun atılımını azaltır.
  • Kemikten kana kalsiyum geçişini arttırabilir. Bu etkisini kan kalsiyumu düştüğünde paratiroid hormonu ile birlikte gösterir.
  • Kemik ve diş yapısının oluşumuna katkı sağlar.
  • Kalsiyum ve fosforun kan seviyelerini düzenler.
  • Ayrıca sinir sistemi, kalp ve kanın pıhtılaşma mekanizmasına etkileri vardır.

D Vitamini bazı yönlerden çimento gibidir. Diyetle veya ilaç şeklide alınan fosfor ve kalsiyum D Vitamini yetersiz olduğunda hiçbir işe yaramaz. Bu maddelerin kemik ve diş dokusuna oturabilmeleri ancak D Vitamini varlığında mümkündür. D Vitaminin kandaki kalsiyum seviyesinin düzenlenmesi direk olarak kalsiyumun da etkilerinin düzenlemesini sağlar. Çünkü kalsiyum ileride anlatılacağı üzere vücutta cereyan eden bir çok olayda önemli roller alır.

D Vitaminin bu yazılanlardan başka etkileri de vardır fakat bunlar herkesin anlayabileceği tarzda anlatılması mümkün olmayan tibbi konulardır.

D Vitamini Eksikliği
Besinlerle alınmasının ötesinde güneş ışınları etkisiyle deride de oluşabildiği için, eksiklik oluşumu değişik nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Güneş ışığı ile az temasta olmak (hava kirliliği, bulut, giyim tarzı, pencere camı, deri rengi, yöresel özellikler), barsaklardan emilimi etkileyen sebepler, yaş (ileri yaşlarda hem deriden üretim hem de barsaklardan emilim ile karaciğer fonksiyonlarında azalma olur) gibi nedenler eksikliğin ortaya çıkmasına yol açar. İlk olarak etkilenen kemiklerdir.

  • Çocuklarda Raşitizm denen hastalığa yol açar. (Bu hastalık daha sonra kendi bölümünde detaylı olarak anlatılacaktır.)
  • Erişkinlerde ise osteomalasi hastalığına neden olur. Sıklıkla doğurganlık çağındaki kadınlarda görülür. Özellikle sık doğum ve inanışlar gereği örtünmek suretiyle yeterli güneş ışını alamama nedenleri hastalığın oluşumunu kolaylaştırır.
  • Bebeklerde eksikliğinde sık olarak görülen belirti huzursuzluk, iştahsızlık, dışkı bozuklukları ile emerken ve uyurken kafasında terleme olmasıdır. Bu terlemenin daha başka sebepleri varsa da en sık D Vitamini eksikliğidir.
  • Yatış pozisyonuna bağlı olarak kafatasının şeklinde değişiklikler oluşur.
  • Kaslarında da gevşeklik, güçsüzlük nedeniyle oturmakta, ayağa dikilmekte zorlanırlar.
  • Bebekler için doğal olan bıngıldak denilen kafatasındaki yumuşak bölgeler aylara göre belirli açıklığa sahiptir. Eksikliğinde küçülme ve kapanma gecikir.
  • Kafatasının arka yan bölgelerine parmakla basıldığında masa tenisi topu gibi içeriye doğru bir esneme oluşur (kraniotabes ).
  • Göğüs kafesini oluşturan kemiklerde , ön yüzde iki sıra halinde, derinin altında tespih dizisi gibi, deri altında oluşan yuvarlak kabarıklıklar meydana gelir.
  • El bileğini oluşturan kemiklerin genişlemesi sonucu, bilek kalınlaşır.
  • Daha sonraları genellikle 1,5 - 2 yaş civarında göğüs kafesinde yassılaşma, öne çıkıklık, bacak kemiklerinde eğrilmeler dikkati çeker.
  • Dişlerin gelişmesi yetersiz ve şekil bozuklukları olur.
  • Tetani denilen adale kasılmaları ortaya çıkar.
  • Göz adaleleri ve kulak kemiklerinin etkilenmesi sonucu görme ve duyma bozulur.

D Vitamini Fazlalığı
Bir çok kez vitamin düşkünlüğü nedeniyle fazlalık tabloları oluşur.

  • Kanda kalsiyum düzeyi artar ve buna bağlı olarak da iştahsızlık, bulantı, kusma, idrarın çoğalması, susama hissinin artması, sıklıkla ishal ve arada kabızlık nöbetleri oluşur.
  • Vücudun bazı yerlerine kalsiyum oturması sonucu taş ve kireçlenmeler meydana gelir.
  • Damar sertliği oluşumu hızlanır ve artar.

D Vitamini Gereksinimi
Günlük doz ( 1 mikrogram = 40 Ünite )

Normal bebeklere 400,
Prematürelere 800,
Erişkinlere 1000
Ünite yeterlidir.

Bu miktarlar yeterli güneş ışını alamayanlar içindir. Besinlerin bazılarında doğal olarak bulunabileceği gibi ( yumurta sarısı, tereyağı, balık ciğeri ) bazı besinlere (margarin, hazır mama, bebe bisküvisi ) katılmış olabilir.

D Vitamini doğal kaynakları
Yumurta sarısı, süt ve tereyağı, hayvan karaciğeri (özellikle morina, kalkan, pisi, köpek balığı karaciğeri) . Bitkilerde D vitamini pek bulunmaz. Hayvansal ürünlerin D vitamini açısından zenginliği hayvanın ne denli güneş ışınlarına maruz kaldığına göre değişmektedir. Güneş görmeyen, kapalı mekanlarda yetiştirilen hayvanların ürünleri bu yönden fakir kalmaktadır. D vitaminin asıl kaynağı güneştir. Güneş gören insanlar D vitaminini kendileri de sentez edebilir, dışarıdan almak zorunda değildir. Yeterli güneş ışığı alanlarda başka bir hastalıkları yoksa D vitamini eksikliği oluşmaz. Bu nedenle D vitamini bazı tıp adamlarına göre vitamin değil, hormon gibi kabul edilmelidir. Bebeğin sadece yanaklarının yeterli güneş ışını alması, onun ihtiyacını karşılayabilir. Eğer anne yeterli D vitamini veya güneş ışını aldığı takdirde sütünden bebeğine yeterli D vitamini geçer. D vitamini ısıya dayanıklıdır, kaynatmakla aktivitesini yitirmez.

Yiyecek 100 gr.da Ünite
Balık yağı 8000
Konserve balık 400
Yumurta 60
Tereyağı 30
Karaciğer 10
Et 1 den az


Labels:

A VİTAMİNİ (Retinol)

A VİTAMİNİ

İlk bulunan vitamindir. Bu nedenle alfabenin ilk harfi ile anılmıştır.Besinlerle pro-vitamin olarak beta karoten halinde alınır. Vücutta ince barsaklarda aktif hali olan retinol olarak emilir. Görme üzerinde etkisini gösterir. Görmeyi sağlayan rodopsin (loş ışıkta) ve iodopsin (parlak ışıkta) adlı pigmentlerin oluşumunu sağlar.

A Vitaminin Etkileri

Vücudumuz için oldukça gerekli bir vitamindir. Değişik işlevleri vardır. Bunlar;

  • Görmemizi sağlayan pigmentlerin yapılmasını sağlar. Ayrıca gözün kornea tabakasının sağlığı için gereklidir.
  • Büyüme ve dokuların iyileşmesine etkilidir. Çocukluk çağında kemiklerin büyümesini ve dişlerin sağlıklı olarak oluşmasını sağlar. Herhangi bir nedenle hasar gören dokuların onarılmasını ve enfeksiyon etkenlerinden korunmasını gerçekleştirir.
  • Tüm hücrelerin sağlığına etkilidir. Derimizin (sadece dış yüzeydeki değil, vücudumuzun dokuları üzerinde bulunan örtücü özelliğe sahip olan bütün deri hücrelerinin) üremesini sağlayan taban hücreleri üzerine uyarıcı özelliği vardır. Hücrelerin yer aldıkları dokunun gerektirdiği şekilde farklılaşmalarını ve yapısının sağlamlığını sağlar. Bu etkisi ile dolaylı olarak kansere karşı önleyici etki gösterir.
  • Sümüksü salgı yapma özelliğine sahip, burun, göz, sindirim sistemi, akciğer ve mesane gibi yerlerdeki hücreler için gereklidir. Bu özelliği ile de hem bu dokuların çalışmasına hem de korunmalarına etilidir.
  • Serbest radikalleri nötralize eder. Dışarıdan gelen zararlı maddeleri bağlayıp, antioksidan özelliği ile vücudumuzu olası tahribatlardan korur.
  • Vücut savunma sisteminde bulunan T Lenfositleri uyararak hücrelerin farklılaşmalarını kontrol eder. Bu etkisi kansere karşı bir diğer olumlu özelliğidir.

A Vitamini Eksikliği
Besinlerle alınan vitaminin emilimini alkol, ilaçlar (kortizon, demir, mineral yağlar), E Vitamini yetersizliği ve fiziksel egzersiz olumsuz etkiler. Aslında vücutta belirli bir miktarda depolanabilmektedir. Depo edilmiş olan A Vitaminin % 90 ı karaciğerdedir. Geri kalanı böbrekler, akciğerler, gözler ve yağ dokuda yer alır. Amerika'da yapılan bir araştırmada insanların % 25 nin besinlerle önerilen miktardan daha az A Vitamini aldıkları ortaya çıkmıştır. Eksikliğinde

  • Özellikle loş ışıkta görme bozulur (Gece körlüğü , tavuk karası). Ayrıca gözlerde hassaslaşma, kuruma, kızarma, çabuk yorulma ve ileri safhada kornea ülserleri meydana gelir.
  • Vücudun savunma sistemi zayıflar. Hücresel savunma yapan T-Lenfositler ile Antikor üreten B-Lenfositlerde azalma oluşur. Ayrıca immun sistem için şart olan Timus Bezi ve dalak gibi organlarda atrofi denilen gerileme görülür.
  • Kanser riski artar. Meme, akciğer, rahim ağzı, prostat, gırtlak ve mide kanserleri ile A Vitamini eksikliğinin paralelliğini gösteren çalışmalar vardır.
  • Deri kurur ve kepeklenir. Kıl kökleri kabarık ve belirgin bir hal alır. Bu özellikle kolların arka yüzeyinde belirgindir. Saçlar kurur ve çatlar.
  • Sümüksü salgı yapan hücreler bulunan akciğerde bronşlar, sindirim kanalı, vagina ve ağız içinde sorunlar olur. Bu sorunların başında enfeksiyonlara uygun bir ortam hazırlanması gelir. Bu hücrelerin A Vitamini eksikliğinde saç ve deride bulunan keratin denilen bir proteini salgılamaya başlaması hücrelerin yer aldığı bölgeye bağlı olarak sertleşme ve kurumanın yarattığı yakınmalar oluşur.
  • Kemik hücrelerinin faaliyetleri üzerine olan etkisi ile eksikliğinde kemiklerde kalınlaşma ve kemikten geçen sinirlerde sıkışmalar meydana gelir.
  • Halsizlik, bitkinlik, uykusuzluk, tat ve koku alma duyusu bozuklukları ve iştahsızlık görülür.
  • Ayrıca adet düzensizlikleri, diş eti hastalıkları, böbrek taşları, kulak sorunları ve akne oluşumu görülebilir.

Yapılan araştırmalar gelişmiş ülkelerde yaşayan insanların karaciğerlerinde 2 yıl yetecek kadar A vitamini depolandığını göstermiştir. Bazı geri kalmış ve beslenme yanlışlıkları olan yörelerde eksikliği sık olarak görülmektedir.

A Vitamini Fazlalığı
Havuç ve narenciye türü beta karoten içeren gıdaların fazla alınması ile deri portakal rengine boyanır. Sarılığa benzer fakat farkı göz aklarının renginin bu durumda değişmemesidir. Bu şekilde karoteni fazla almakla A vitamini fazlalığı oluşmaz çünkü vücut bu durumda karoteni aktif A Vitaminine dönüştürmez. Karoten olarak birikime uğrar. Alım normale dönünce birikenler vücuttan atılır. Bu nedenle zararsız bir durumdur. Asıl önemli olan depolanma özelliği nedeniyle yüksek dozda ilaç olarak alınması veya A Vitamininden zengin karaciğer gibi besinlerin aşırı tüketilmesi ile oluşur. Gelişmiş ülkelerde bu fazlalık belirtileri sık olarak görülmektedir. Hatta zehirlenme haline bile dönüşebilir.

  • Kısa sürede yüksek dozda alındığında belirtiler ilk olarak beyin ödemine bağlı olarak gelişen baş ağrısı ve bilinç bulanıklığı ile ortaya çıkar. Hastalar kafalarını alından geçen bir şeyin çevresel olarak sıktığını ifade ederler.
  • Zaman içersinde sürekli olarak gereğinden fazla alınması ile iştahsızlık,
    bulantı, kusma, karın ağrısı, baş ağrısı, halsizlik, huzursuzluk ve bunlara bağlı olarak kilo kaybı ile adet düzensizlikleri oluşur.
  • Saçlarda kalınlaşma ve seyrelme, deride kuruma ve kaşıntı görülür.
  • Kemiklerde anormal gelişmeler, büyümenin durması ortaya çıkar.
  • Dudaklarda kuruma ve kanamalar olur.
  • Gebelik döneminde ise çeşitli doğumsal anomaliler meydana gelebilir.

Bu durumlar genellikle vitamin almaya fazla meraklı aileler ve bir rahatsızlık için verilen A vitaminini sürekli yüksek dozda alanlarda ortaya çıkar.

Günlük ihtiyaçlar
Besinlerle alınan karotenden A Vitamini elde edilir. Günde alınan 10 000 - 15 000 Ünite karotenden yaklaşık 5 000 Ünite A Vitamini elde edilebilir. Bir erişkin için bu miktar iki tane orta boy havuç demektir.
Bir mikro gram için 5 Ünite tabiri kullanılır.

Yaş Ünite
0 - 1 1500 - 2000
1 - 3 2000 - 2500
4 - 6 2500 - 3000
7 - 10 3000 - 3500
10 - 12 4000 - 4500
Erişkin Erkek 5000 - 6000
Erişkin Kadın 4000 - 5000
Gebe Kadın 5000 - 6000
Emziren Anne 6000 - 7000

A Vitaminin Doğal Kaynakları:

Besinlerde 100 gr.da Ünite
Hazır A Vitamini olarak

Balık yağı

100.000

Tereyağı

800

Yumurta

500

Süt

200

Peynir

1500

Kırmızı et

0 - 4

Karaciğer

20.000 - 50.000

Karoten olarak

Havuç

2.000

Yapraklı sebze

700

Domates

100

Taze kayısı

250

Muz

30

Sarı patates

600

Ünite A Vitaminine eşdeğer karoten bulunur.








Labels:

A VİTAMİNİ

A VİTAMİNİ

İlk bulunan vitamindir. Bu nedenle alfabenin ilk harfi ile anılmıştır.Besinlerle pro-vitamin olarak beta karoten halinde alınır. Vücutta ince barsaklarda aktif hali olan retinol olarak emilir. Görme üzerinde etkisini gösterir. Görmeyi sağlayan rodopsin (loş ışıkta) ve iodopsin (parlak ışıkta) adlı pigmentlerin oluşumunu sağlar.

A Vitaminin Etkileri

Vücudumuz için oldukça gerekli bir vitamindir. Değişik işlevleri vardır. Bunlar;

  • Görmemizi sağlayan pigmentlerin yapılmasını sağlar. Ayrıca gözün kornea tabakasının sağlığı için gereklidir.
  • Büyüme ve dokuların iyileşmesine etkilidir. Çocukluk çağında kemiklerin büyümesini ve dişlerin sağlıklı olarak oluşmasını sağlar. Herhangi bir nedenle hasar gören dokuların onarılmasını ve enfeksiyon etkenlerinden korunmasını gerçekleştirir.
  • Tüm hücrelerin sağlığına etkilidir. Derimizin (sadece dış yüzeydeki değil, vücudumuzun dokuları üzerinde bulunan örtücü özelliğe sahip olan bütün deri hücrelerinin) üremesini sağlayan taban hücreleri üzerine uyarıcı özelliği vardır. Hücrelerin yer aldıkları dokunun gerektirdiği şekilde farklılaşmalarını ve yapısının sağlamlığını sağlar. Bu etkisi ile dolaylı olarak kansere karşı önleyici etki gösterir.
  • Sümüksü salgı yapma özelliğine sahip, burun, göz, sindirim sistemi, akciğer ve mesane gibi yerlerdeki hücreler için gereklidir. Bu özelliği ile de hem bu dokuların çalışmasına hem de korunmalarına etilidir.
  • Serbest radikalleri nötralize eder. Dışarıdan gelen zararlı maddeleri bağlayıp, antioksidan özelliği ile vücudumuzu olası tahribatlardan korur.
  • Vücut savunma sisteminde bulunan T Lenfositleri uyararak hücrelerin farklılaşmalarını kontrol eder. Bu etkisi kansere karşı bir diğer olumlu özelliğidir.

A Vitamini Eksikliği
Besinlerle alınan vitaminin emilimini alkol, ilaçlar (kortizon, demir, mineral yağlar), E Vitamini yetersizliği ve fiziksel egzersiz olumsuz etkiler. Aslında vücutta belirli bir miktarda depolanabilmektedir. Depo edilmiş olan A Vitaminin % 90 ı karaciğerdedir. Geri kalanı böbrekler, akciğerler, gözler ve yağ dokuda yer alır. Amerika'da yapılan bir araştırmada insanların % 25 nin besinlerle önerilen miktardan daha az A Vitamini aldıkları ortaya çıkmıştır. Eksikliğinde

  • Özellikle loş ışıkta görme bozulur (Gece körlüğü , tavuk karası). Ayrıca gözlerde hassaslaşma, kuruma, kızarma, çabuk yorulma ve ileri safhada kornea ülserleri meydana gelir.
  • Vücudun savunma sistemi zayıflar. Hücresel savunma yapan T-Lenfositler ile Antikor üreten B-Lenfositlerde azalma oluşur. Ayrıca immun sistem için şart olan Timus Bezi ve dalak gibi organlarda atrofi denilen gerileme görülür.
  • Kanser riski artar. Meme, akciğer, rahim ağzı, prostat, gırtlak ve mide kanserleri ile A Vitamini eksikliğinin paralelliğini gösteren çalışmalar vardır.
  • Deri kurur ve kepeklenir. Kıl kökleri kabarık ve belirgin bir hal alır. Bu özellikle kolların arka yüzeyinde belirgindir. Saçlar kurur ve çatlar.
  • Sümüksü salgı yapan hücreler bulunan akciğerde bronşlar, sindirim kanalı, vagina ve ağız içinde sorunlar olur. Bu sorunların başında enfeksiyonlara uygun bir ortam hazırlanması gelir. Bu hücrelerin A Vitamini eksikliğinde saç ve deride bulunan keratin denilen bir proteini salgılamaya başlaması hücrelerin yer aldığı bölgeye bağlı olarak sertleşme ve kurumanın yarattığı yakınmalar oluşur.
  • Kemik hücrelerinin faaliyetleri üzerine olan etkisi ile eksikliğinde kemiklerde kalınlaşma ve kemikten geçen sinirlerde sıkışmalar meydana gelir.
  • Halsizlik, bitkinlik, uykusuzluk, tat ve koku alma duyusu bozuklukları ve iştahsızlık görülür.
  • Ayrıca adet düzensizlikleri, diş eti hastalıkları, böbrek taşları, kulak sorunları ve akne oluşumu görülebilir.

Yapılan araştırmalar gelişmiş ülkelerde yaşayan insanların karaciğerlerinde 2 yıl yetecek kadar A vitamini depolandığını göstermiştir. Bazı geri kalmış ve beslenme yanlışlıkları olan yörelerde eksikliği sık olarak görülmektedir.

A Vitamini Fazlalığı
Havuç ve narenciye türü beta karoten içeren gıdaların fazla alınması ile deri portakal rengine boyanır. Sarılığa benzer fakat farkı göz aklarının renginin bu durumda değişmemesidir. Bu şekilde karoteni fazla almakla A vitamini fazlalığı oluşmaz çünkü vücut bu durumda karoteni aktif A Vitaminine dönüştürmez. Karoten olarak birikime uğrar. Alım normale dönünce birikenler vücuttan atılır. Bu nedenle zararsız bir durumdur. Asıl önemli olan depolanma özelliği nedeniyle yüksek dozda ilaç olarak alınması veya A Vitamininden zengin karaciğer gibi besinlerin aşırı tüketilmesi ile oluşur. Gelişmiş ülkelerde bu fazlalık belirtileri sık olarak görülmektedir. Hatta zehirlenme haline bile dönüşebilir.

  • Kısa sürede yüksek dozda alındığında belirtiler ilk olarak beyin ödemine bağlı olarak gelişen baş ağrısı ve bilinç bulanıklığı ile ortaya çıkar. Hastalar kafalarını alından geçen bir şeyin çevresel olarak sıktığını ifade ederler.
  • Zaman içersinde sürekli olarak gereğinden fazla alınması ile iştahsızlık,
    bulantı, kusma, karın ağrısı, baş ağrısı, halsizlik, huzursuzluk ve bunlara bağlı olarak kilo kaybı ile adet düzensizlikleri oluşur.
  • Saçlarda kalınlaşma ve seyrelme, deride kuruma ve kaşıntı görülür.
  • Kemiklerde anormal gelişmeler, büyümenin durması ortaya çıkar.
  • Dudaklarda kuruma ve kanamalar olur.
  • Gebelik döneminde ise çeşitli doğumsal anomaliler meydana gelebilir.

Bu durumlar genellikle vitamin almaya fazla meraklı aileler ve bir rahatsızlık için verilen A vitaminini sürekli yüksek dozda alanlarda ortaya çıkar.

Günlük ihtiyaçlar
Besinlerle alınan karotenden A Vitamini elde edilir. Günde alınan 10 000 - 15 000 Ünite karotenden yaklaşık 5 000 Ünite A Vitamini elde edilebilir. Bir erişkin için bu miktar iki tane orta boy havuç demektir.
Bir mikro gram için 5 Ünite tabiri kullanılır.

Yaş Ünite
0 - 1 1500 - 2000
1 - 3 2000 - 2500
4 - 6 2500 - 3000
7 - 10 3000 - 3500
10 - 12 4000 - 4500
Erişkin Erkek 5000 - 6000
Erişkin Kadın 4000 - 5000
Gebe Kadın 5000 - 6000
Emziren Anne 6000 - 7000

A Vitaminin Doğal Kaynakları:

Besinlerde 100 gr.da Ünite
Hazır A Vitamini olarak

Balık yağı

100.000

Tereyağı

800

Yumurta

500

Süt

200

Peynir

1500

Kırmızı et

0 - 4

Karaciğer

20.000 - 50.000

Karoten olarak

Havuç

2.000

Yapraklı sebze

700

Domates

100

Taze kayısı

250

Muz

30

Sarı patates

600

Ünite A Vitaminine eşdeğer karoten bulunur.








Labels:

Bölgesel zayıflama nedir?

Bölgesel zayıflama nedir?

Bölgesel zayıflama vucudun göbek, bel, basen bölgelerinde biriken yağların yok edilmesi için kullanılan yöntemlerdir.

Ultrasonik zayıflama bu amaçla kullanılan yeni bir zayıflama yöntemidir.
Yapılan bilimsel çalışmalar ultrasonik zayıflama sisteminin etkin ve güvenli olduğunu göstermiştir.

Gelişmiş Avrupa birliği ülkelerinde de bizim kullandığımız bu cihaz yaygın olarak kullanılmaktadır.

Özellikle diyet ve spora rağmen kurtulamadığınız bölgesel yağ birikintilerine uygulanır. Bu vücut bölgelerindeki yağ dokuyu eriterek, yağ hücrelerinin bütünlüğünü bozarak buradan uzaklaştırılmalarına yardımcı olur.

Bölgesel zayıflama için
hangi yöntemler kullanılmaktadır?

1.Liposuction bölgesel yağları ameliyatla vakumlamak suretiyle bölgeden alan cerrahi bir yöntemdir.

2. Lipoliz adı verilen ve birtakım kimyasal maddelerin deri altına enjeksiyon yoluyla uygulanarak yağların eritilmesi yöntemi kullanılmakta idi. Fakat sağlık bakanlığı kullanılan kimyasalların insan sağlığına zarar verme kaygısı ile bu uygulamaları yasakladı.

3. Ultrasonik bölgesel zayıflama yöntemi bu yöntemlerin ameliyatsız ve ilaçsız bir alternatifidir. En yeni seçeneklerdendir.

Labels:

Doğru Diyet Nedir?

Doğru Diyet Nedir?

Tek tip diyetlere ise kesinlikle itibar etmemek gerekiyorb Aslında "kişiye özel" diyeti çok doğru bir kavram. Çünkü her bedenin alması gereken protein, vitaminler ve karbonhidrat farklıdır. O kadar çok faktör var ki zayıflama gerçeğinde. Örneğin kilo verme metabolizmaya, beden tipine göre değiştiği için kesinlikle takvimlere de bağlı kalmamak gerekir.

Birçoğumuz, hayatımızın belli dönemlerinde “rejim” ya da “diyet” denilen kavramla tanışıyoruz. Besinleri dengeli olarak tüketmediğimiz için kimi zaman bedenimiz isyan ediyor ve belli hatlarda "genişleyerek" bizi protesto ediyor! Sonuç olarak , kilolara karşı savaşta kendimizi galip ilan etmek için çırpınıp duruyoruz. Ve rejim yapmak genç yaştan itibaren hayatın bir parçası oluyor. Şunu uzmanlar sık sık dile getiriyor. Kilo verme "estetik" kaygılarla da olsa amaç sağlıklı bir bedene kavuşmak. Bir çok insan için artık sağlıklı olmak "yaşam biçimi" haline gelmiş durumda. Formda kalmak, sağlıklı olmak gibi kaygıların arttığı bir çağdayız. Tabii ki sağlıklı yaşam eşittir diyet değildir ama "yeme disiplini" olmadan da ona kavuşmamız mümkün değil.

Peki doğru diyet nedir. Uzmanlar diyet konusunda yaptıkları açıklamalarda bir diyetisyenin kontrolüyle bilinçli olarak kilo verilmesi gerektiğinin altını çiziyorlar. Tek tip diyetlere ise kesinlikle itibar etmemek gerekiyor Aslında "kişiye özel" diyeti çok doğru bir kavram. Çünkü her bedenin alması gereken protein, vitaminler ve karbonhidrat farklıdır. O kadar çok faktör var ki zayıflama gerçeğinde. Örneğin kilo verme metabolizmaya, beden tipine göre değiştiği için kesinlikle takvimlere de bağlı kalmamak gerekir. Üç haftada üç kilo veren arkadaşının diyetinin aynısını uygulayıp, "bak, hala bir kilo bile vermedim" gafletine düşebiliyor bazı insanlar bu yanlış bilinçten dolayı. Çok önemli bir nokta var ki kilo verirken acele etmemek. Yani kısa sürede kilo vermeye heveslenmeyin. Beslenme ve diyet uzmanları "şok diyetler"in tehlikesinden söz ediyor. Çünkü bu tür diyetler kesildiğinde kişi daha fazla kilo alıyor. Uzmanlar haftada 1 veya 1.5 kilo vermenin sağlıklı olduğunu belirtiyorlar.

Hareket mucizeler yaratır

Sağlıklı yaşam için doğru beslenme ve düzenli egzersiz şart. TV’ye esir olmuş insanlar topluluğu olarak maalesef hareketi sevmeyen bir toplum olduk. Ve ekran bağımlılığı kilo olarak geri dönebiliyor insanlara. Diyetle birlikte “harekete geçmek” şart. Yağları kullanılıp, kasların kaybedilmeyeceği ve metabolizma hızının düşürülmeyeceği bir diyet program uygulanmalı. Herkes kendi metabolizmasına uygun olanını seçmeli Onlarca bedene göre onlarca diyet mevcut. Sadece sebze -meyve ile beslenen, hamur işlerinden uzak duranlar da zayıflayabiliyor. Günde yarım saat yürüyüp, fazlalıklarını eriten için de yanlış yapıyor diyemeyiz. Çünkü yürüyüş en sağlıklı zayıflama yöntemlerinden biri. Daha fazla zayıflama yönteminden söz edip kafanızı karıştırmadan üçte karar kılalım. Şunun da altını çizelim tekrar: En azından “danışma” düzeyinde bile olsa, mutlaka bir diyetisyenle iletişiminiz olsun.

Diyette püf noktaları

- Canınız bir şey çektiğinde yiyin ama miktarı az olsun.
- Sabahleyin kahvaltıyı ihmal etmeyin.
- Su sürekli "aklınızda olsun. Bol bol su için.
Yürüyüşün çok önemli olduğunu unutmayın. Kısa mesafelerde araca binmeyin.
- Saat 20.00'den sonra yemek yememeye özen gösterin.
- Tatlı ve meyveyi yemeklerden hemen sonra almayın. Yemeğin ardından en az iki saat geçmesini bekleyin.
- Çay ve kahvede şeker kullanmayın.


Labels:

Zayıflama (Kilo Alma - Kilo Verme)

Zayıflama (Kilo Alma - Kilo Verme)

Eğer vücudumuza giren enerji, vücudumuzun harcadığı enerjiden daha fazla ise kilo alımı başlar (şişmanlık). Bunun tersi durumda da kişi kilo kaybeder (zayıflama). Bu çok basit bir gerçek olduğu halde (ve hemen hemen herkes tarafından bilinmesine karşı), peki neden insanlar kilo verme konusunda başarılı olamıyorlar? Bunun temellerine göz attığımızda, alışkanlıklarımızın ve psikolojik etkilerin karşımıza çıktığını görüyoruz.

Zayıflamak isteyen bir kişinin şunu hiç aklından çıkarmaması gerekiyor. İnsan vücudunu biyonükleer bir makine gibidir ve belirli bir yaştan sonra kilo almaya daha yatkındır. Kilo vermek çoğu zaman yeterli olmamakta ve verilen kilolar tekrar alınmaktadır (hatta daha fazlası). Bunun için kilo vermekten daha çok beslenme alışkanlıklarımızı değiştirmeye odaklanmalıyız. Zayıflamayı, beslenme kültürü çerçevesinde ve kesinlikle uzun vadeli olarak düşünmemiz gerekmektedir. Zayıflama konusunda çevre önemli bir etkiye sahiptir. Zayıflama yöntemleri çoğu zaman çevrenin desteğiyle başarılı olabilmektedir.

Sağlıklı beslenme konusunda kendimizi bilinçlendirmemiz kadar, yaşadığımız insanların da bilinçlenmesi son derece önem taşımaktadır. İnsanların birbirlerine sağlayacağı moral destek, spordan, iş yaşamına her alanda başarıya giden yolda bize önemli avantajlar sağlar. Sigara içen birisinin yanında oturduğumuzda nasıl etkileniyorsak, devamlı olarak yemek yeme alışkanlığı olan ve bunu aşırı kalori değeri olan yiyeceklerle gerçekleştiren kişilerin yanında bulunduğumuzda da aynı şekilde olumsuz etkileşiriz.

Kültürümüzde misafire verilen değer ve misafirperverlik olarak size sunulan pasta, kek vs. çevre faktörüne güzel bir örnektir. Burada bizim payımıza düşen şey, Sağlıklı beslenme için hayır diyebilmeyi öğrenmemizdir. Şunu unutmamak gerekir ki, kilo vermekten daha önemli olan şey sağlıklı kiloya indikten sonra onu korumaktır. Önemli olan hızlı zayıflama değil kalıcı zayıflamadır. Bunu gerçekleştirmek ise sanıldığından daha zordur. Her şeyden önce bilinçli ve son derece kararlı olmak gerekmektedir.

Gene yeme alışkanlıkları incelendiğinde, aynı sigarada olduğu gibi, çoğu kişinin yeme-içme işine bir rahatlama ve psikolojik kaçış noktası olarak gördüğü gerçeği ortaya çıkmaktadır. Zamanla bu iş, bir kısır döngüye dönüşmekte, kilo alan kişi, bu kez de kendini rahatsız ve suçlu hissederek ne yazık ki, sağlık açısından hiç de yararlı olmayan diyetlere ümit bağlamaktadır.

Kilosunu korumak isteyenlerin dikkat etmesi gereken bir başka konu da, yüksek glisemik endeksli gıdalardan uzak durmakdır. Ekmek gibi yiyecekler tüketildiklerinde kan şekerimiz önce hızlı bir şekilde yükselir ve daha sonra da hızla geri düşer. Kan şekeri düşen kişi de çareyi yeniden bir şeyler yemekte bulacaktır. Bu kısır döngüden kaçınmak için, kan şekerimizi yavaş yavaş artıran lifli yiyecekler tüketmemiz doğru olacaktır.

Son olarak şunları belirtmekde fayda var. Kilo vermek istiyorsanız, her şeyden önce, kilo almanıza sebep olabilecek bir hastalığınız olup olmadığını teşhis ettirmek, imkanlar dahilinde ise bir doktora veya diyetisyenin fikrini almak doğru hareket tarzı olacaktır. Ayda 4 , maksimum 5 kilo vermenin sağlıklı zayıflama olduğunun bilincine varmak son derece önemlidir. Sağlıklı ve kalıcı kilo vermenin, ancak oluşturulacak bir yaşam tarzıyla ve bilinçle mümkün olacağı gerçeğini görmek en iyi başlangıçtır.

Sağlıklı bir yaşamın, ancak bilinçle olabileceği gerçeğinden hareketle, sizlere vitamin ve mineraller hakkında kısa ve öz bilgiler de vermek istiyoruz. Kilo vermek isteyenler içinde son derece önemli bu bilgiler, yaşamımızı sağlıklı bir biçimde sürdürebilmemiz için de büyük önem taşıyor.

Labels:

Vitamin Çeşitleri En Fazla Hangi Besinlerde Bulunur?

Hangi besinlerde bulunur?
D vitamininin başlıca kaynağı, güneş ışınlarıdır. Güneşlenme ile günlük gereksinimin yüzde 80?i karşılanır. En çok yağlı balıklar, karaciğer, yumurta sarısı, peynir, tereyağı, süt ve mantarda bulunur.

Eksik alınırsa nelere yol açar?
Çocuklarda raşitizm, yetişkinlerde ve menopoz dönemindeki kadınlarda osteoporoz ve osteomalasia denilen kemik hastalıkları, akciğer, kolon ve prostat kanseri riski artar. Bebeklerde dişler düzensiz ve geç çıkar, bıngıldak geç kapanır.

D vitaminli besinler nasıl korunmalı?
Işığa ve ısıya duyarlıdır.
Pişme esnasında

D vitamini aktivitesinde yüzde 20 oranında kayıp olur.

Fazla alınırsa nelere yol açar?
Zehirlenme, kanda kalsiyumun artması ve bu mineralin organlarda birikmesine yol açar. Bu da hücre metabolizmasının bozulmasına ve hücrelerin ölümüne neden olur.

Günlük doz ne kadar olmalı?
Süt bebekleri 10-15 mcg, çocuklar en fazla 10 mcg, kadınlar ve erkekler en fazla 15 mcg, hamileler 10 mcg ve süt veren anneler 10 mcg almalıdırlar. 150 gram konserve tonbalığında 21 mcg ve 1 bardak (200 ml) sütte 0.12 mcg D vitamini bulunur.

Kimler daha çok almalı?
Alkolikler, et ve süt ürünlerini tüketmeyen vejetaryenler, böbrek yetmezliği olanlar, güneşi az bölgelerde yaşayanlar, balık ve süt ürünlerini yeterince tüketmeyen kişiler, bebekler ve yaşlılarda gereksinim artar.



Labels:

cildimizin-de-vitamin-destegine-ihtiyaci-var

12 Eylül 2008 Cuma

  • Cildimizin de vitamin desteğine ihtiyacı var!
  • Sağlığımızın aynasıdır cildimiz. Doğru beslenme ve bakımla yaşlanmasını geciktirmek sanıldığı kadar zor değil. İç huzuru ve beslenme tarzımızın doğrudan etkilediği cildimiz için yapacağımız en büyük iyiliklerden biri de, onu koruyucu etkilerini göz ardı edemeyeceğimiz vitamin ve minerallerle takviye etmek olacak.


    Labels:

    Vitamin Hakkında Herşey

    Yeşil, vücudu akort ediyor
    Sebze ve meyve tüketiminin artırılması sağlıklı beslenme önerilerinin ana kuralı halini aldı. İşte yeşil yapraklı sebzelerin yararları…
    ÇİKOLATA
    Karşı konulmaz bir tat olan çikolata, sağlık için gerekli birçok minerali (kalsiyum, fosfor, magnezyum, demir, çinko, bakır) içerir.
    LİMON
    C vitamini zengini limon, vücutta demir emilimini arttırır.
    Yanlış pişirme yöntemi besinin yapısını bozar
    Yanlış pişirme yöntemleri nedeniyle besinlerde kanserden koruyucu vitamin kaybı ve kanserojenler oluşabilir
    Tadın gizemi
    Hiç düşündünüz mü hayatımızda önemli yeri olan tatları nasıl algılıyoruz?
    Bağışıklık sistemimizin yardımcısı: ÇİNKO
    Çinko eksikliği, en sık gözlenen mineral eksikliklerinden biri olmakla birlikte üzerinde en az durulanlardan birisidir
    İyi kalplilerin minerali magnezyum
    Enerji üretiminde çok önemli olan magnezyum, kalp, böbrek, beyin ve karaciğer metabolizmalarında da önemli bir rol oynar
    ‘Besinlere ilaç muamelesi yapılmaz’
    Sağlıklı bilinen bazı gıdaların kimi insanlarda tehlikeli olabileceğini iddia eden ImuPro300 testine, beslenme uzmanları temkinli yaklaştı
    Kan pıhtılaşması ve K vitamini tedavisi
    Kanın pıhtılaşmasını gerektiren ilaçları kullanırken, bu ilaçlarla aynı etkiye sahip bazı besinler dikkatli alınmalı
    Bahar yorgunluğuna ödüllü vitamin
    Solgar Vitamin, bahar yorgunluğunu daha kolay atlatmanız ve baharın keyfini doya doya yaşamanız için size güçlü bir vitamin takviyesi sunuyor
    Kuru meyvelerin mucize yararları
    Sağlık açısından kuru meyveler de son derece önemlidir. Antioksidan kuru meyveler, sinir sistemini korur, enerji verir, kan yapımında mucizeler yaratır
    Sağlık kaynağı 9 mineral var
    Dişlerden kan basıncına, cilt yapısından üremeye, vücut sağlığını doğrudan etkileyen 9 minerali ihmal etmeyin
    Bulgur deyip geçmeyin…
    İçerdiği vitamin ve minerallerle bulgur son derece önemli bir besin kaynağıdır. Ayrıca kanserojen maddelerin ve fazla kolesterolün vücuttan atılmasını sağlar
    Hangi vitamin neden ne kadar alınmalı?
    Harvard Tıp Fakültesi ve Amerikan Beslenme Bilimi Derneği araştırdı, Newsweek açıkladı. İşte ‘Hangi rahatsızlıkta, hangi yaşta, hangi vitamin, ne kadar kullanılmalı?’ sorularının yanıtları
    En sağlıklı tatlılar sütlü olanlar
    Sütlü tatlılar, iyi birer kalsiyum ve protein kaynağıdır; enerji verirken de hamurlu-şuruplu tatlılar kadar şişmanlatmaz
    Kısa.. Kısa… Kısa…
    İşte başlıklar: Kolesterolü yükselene nar suyu, Kalp sağlığınız için kırmızı biber yiyin, Brokoli, ülser ve mide kanserini önlüyor, Aspirin yoksa kiraz…
    Yemeği nasıl ısıtıyorsunuz?
    Buzdolabından çıkardığınız pişmiş yemeği, tekrar pişme sıcaklığında ısıtmıyorsanız risk altındasınız!
    Yiyecek alırken nelere dikkat etmek gerekir?
    Satın alacağınız yumurtaları önce ışığa tutun. Sarısı ortada değil, kabuğa yakın duruyorsa yumurta bayattır. Solungaçları kırmızı olmayan, pulları dökülen, gözleri çökmüş balıktan uzak durun. Tav…
    Vücudun zırhı: Kuru baklagiller
    Kötü kolesterolü düşürüp formda tutan baklagillerin kalp krizi ve kansere karşı koruyuculuğu da kanıtlandı
    Bomba gibi kahvaltının sırrı yulaflı gevreklerde
    Günün en önemli öğününü, zihni açıp uzun süre tok tutacak besinlerle geçirmekte yarar var. Bunun en iyi yolu ise gevreklerle yapılan kahvaltı
    Kısa.. Kısa… Kısa…
    İşte başlıklar: Bitki çayı nasıl yapılır?, ‘Âdet ağrılarına E vitamini’, ‘Bağışıklık sistemi için çinko şart!’, ‘Yemeklere tarçın’…
    ELMA
    İçinde birçok vitamin ve mineral bulunduran elma, vücudun mahrum bırakılmaması gereken bir meyve.
    Sarımsak çiğ yenmeli!
    Grip virüslerinin vücutta çoğalmasını engelleyen maddeleri bol miktarda içeren sarımsağın, hastalığa yakalanmadan önce ve çiğ olarak yenmesi gerekiyor
    Kemikler için; Kalsiyum
    Kalsiyum, kemiklerimizin oluşumu ve sağlamlığı için gerekli minerallerden biridir. Vücut dengelemesi için de oldukça önemlidir…
    KISA…KISA…KISA…
    İşte başlıklar: “Demir ve kalsiyum zengini; Bakla”, “Sivilceye elma sirkesi”, “Güzellik için lahana”, “Kuşkonmaz kansızlığı önlüyor”, “Kansere çilekle ‘dur’ deyin!”
    Nar suyu girmeyen eve doktor girer
    Kalbi koruyan, damar tıkanıklığını önleyen nar, kansere karşı da etkili
    Vitamin deposu: Kivi
    Kivinin bir tanesi bile, günlük C vitamini ihtiyacını, hatta fazlasını karşılar. Kivi aynı zamanda pek çok derde de devadır
    Kısa… Kısa… Kısa…
    İşte başlıklar: ‘Kafein unutkanlığa neden olabilir’, ‘Domates yiyerek kalbi koruyun’, ‘Magnezyum kadınlar için önemli’…
    Dertlere deva: AYVA
    Sonbaharda olgunlaşan ayva, sağlık ve güzellik için son derece yararlı bir meyve. Çekirdeğinden kabuğundaki tüylere kadar…
    Kızarmış balık tehlikeli
    Kızarmış balığın, inme riskini yüzde 13′e varan oranda artırdığı ortaya çıktı
    KISA… KISA…
    Şeker hastaları salatayı sirkeli yesin, parlak saçlar için badem ve somon, mantar yiyerek damarlarınızı koruyabilirsiniz… İşte kısa bilgiler…
    Altın değerindeki sebze: Brokoli
    Brokoli, yüksek oranda vitamin içeriği, lifli oluşu, kalori değerinin düşük olması nedeniyle beslenme açısından çok değerli bir sebze
    Sağlıklı yaşam için domates
    Sağlığa yararı açısından mucize olarak değerlendirilen domatesi aslında içersinde yer alan likopen maddesi bu kadar sağlıklı ve cazip kılıyor.
    Çay pozitif enerjinin de kaynağı
    Asya’ya özgü bir içecek olan yeşil çayın vücudunuzda pozitif bir etki oluşmasına yardımcı olduğunu biliyor musunuz?
    En önemli silahınız balık!
    Dr. Nicholas Perricone’un ‘genç tutan yiyecekler’ listesinin başında yer alan balık, içerdiği yağ ve yağ asitleriyle kırışıklıklara karşı birebir
    Sebze ve meyvelerin vitaminini öldürmeyin
    Sebze ve meyvelerin vitamin kaybını en aza indirmek için neler yapmalıyız?
    Protein alırken kilo almamak mümkün
    İşte hem protein alıp hem de kilo almayı en aza indirmenin yolları
    Unutkanlığa havuç ezber için ananas
    Yediğimiz besinler daha iyi öğrenme, dikkati toplama ve belleği geliştirmek için birebir… Havuç hatırlama yeteneğini artırırken, ananas ezber için yararlı
    Kanserle savaşan yiyecekler
    Amerikan Kanser Araştırma Enstitüsü’ne göre, günde 5 porsiyon sebze ve meyve yenmesi kanser riskini yüzde 20′den fazla azaltıyor
    Diyet yapana “keten ye!” tavsiyesi!
    Değişik sektörlerde kullanılan keten bitkisinin liflerinden ayrılmasından sonra kalan tohumlarının çeşitli şekillerde tüketilmesi halinde, diyet yapanlar ve yağsız yiyecek tercih edenler için ide…
    Sıcak havalarda yiyecekleri nasıl korumalı?
    Uzmanlar, aşırı sıcaklarda gıdaların sağlıklı tüketimi için meyvelerin doğrudan, sebzelerinde haşlandıktan sonra dondurularak saklanması gerektiğini belirtiyorlar
    Vitamin deposu otlar
    Doğada kendiliğinden yetişen ve Anadolu’da yaygın olarak tüketilen birçok ot, E, A, C, B2 ve B6 vitaminleri bakımından oldukça zengin
    Kansere karşı, baklagil, patates, fındık, fıstık tüketin!
    Kanserden korunmak için bitkisel ürünler ile sebze ve meyvenin tercih edilmesi, kilonun korunması, aktif yaşam sürülmesi öneriliyor
    Demiriniz eksik olmasın!
    Hafif demir eksikliğinin bile bilişsel yetilerin azalmasına neden olduğu ortaya çıktı
    Tedavide ilk şart gıdada denge
    Beslenmenin kanseri etkilediği kadar hastalık da beslenme şeklini etkileyip değiştiriyor. Ancak beslenmedeki özen, mücadeleyi psikolojik ve fizyolojik olarak güçlendiriyor…
    Alkolün etkisini B vitaminiyle silin!
    Vücuttaki B vitamini eksikliği kanser riskini de beraberinde getiriyor. Özellikle alkol tüketiminden sonra kaybedilen B vitaminlerini aksatmadan yerine koymak gerekiyor
    Vitamin eksikliği vücutta alarm verir
    “Vitaminlerin Kutsal Kitabı” adlı son kitabında, “doğru zamanda doğru vitamin kullanma” yollarını anlatan Dr. Earl Mindell, “Bir vitamindeki yetersizlik bile tüm vücutta tehlikeye neden olabilir”…
    Rengi yeşile dönüşen patatese dikkat…
    Güneş altında ya da yüksek neme sahip ortamlarda uzun süre bekletilen patateslerin renginin sarıdan yeşile dönüştüğünü belirten uzmanlar, yeşillenmiş patateslerin içerdikleri “solanim” adı verile…
    Kahraman vitaminlerle kansere karşı önleminizi alın…
    Aşırıya kaçılmadan alınan A, E, C vitaminleri ile çinko ve demir, kansere karşı vücudun en doğal ’savaşçıları’…
    Her ‘mesleğin’ ayrı bir vitamini var
    “Anti Aging Mucizesi” kitabının yazarı Earl Mindell, son kitabı “Vitaminlerin Kutsal Kitabı”nda, doğru vitamin ve minerallerle yaşamın kökten nasıl değiştirileceğini anlatıyor. “Tamamlayıcılar, y…
    Yiyeceklerin besin değerini de koruyun!
    Uzmanlar, mutfaktaki yanlış saklama, depolama veya pişirmenin yiyeceklerin vitamin değerini düşürdüğüne dikkat çekiyorlar. İşte yiyeceklerdeki vitamini koruma yolları…
    Maydanoz ve limon eksik olmasın!
    Sindirimi kolaylaştırıp, alınan gıdalardaki vitaminin enerjiye dönüşmesini sağladığından maydanoz ve limonu sofralarınızdan eksik etmeyin
    Kavun, sinirleri yatıştırıyor
    Yaz meyvelerinden kavun, kansızlığı giderme ve idrar söktürme yanında, sinirleri yatıştırmada da etkili…
    Şifalı bitkinin de dozu var!
    Doğadaki bitkileri bilinçsiz ve yeterli miktardan fazla kullanmak, yan etkilerle karşılaşmanıza neden olabilir…
    Hem vitamin hem de güzellik kazanın!
    Vitamin ve mineral deposu meyve - sebze suları, güzel, sağlıklı ve zinde olmanızda önemli rol oynuyor. Bu sıcak yaz günlerinde hem güzellik hem de vitamin kazandıran meyve sularına “hayır” demeyi…
    E vitamini kalp hastalıklarını önlemiyor
    The Lancet dergisi, Clevland Clinic tarafından yapılan araştırmanın, E vitamini ile beta karoten haplarının kalp hastalıklarını önlemediğini, aksine sağlık için daha zararlı olabileceğini göstere…
    Her yaşa göre vitamin
    Uzmanlar her yaşın ayrı bir beslenme programı olması gerektiğini belirterek, vitamin haplarıyla değil, besinlerle sağlıklı kalınabileceğinin altını çiziyorlar…
    Yumurta nasıl pişirilmeli?
    Yüksek protein değeri olan yumurtanın, besin kaybına uğramaması için yağda kırma yerine haşlama ya da diğer yöntemlerle pişirilmesi öneriliyor
    Mucize bitki soya fasulyesi
    ”Asrın harika bitkisi” olarak da kabul edilen soya fasulyesi, insan ve hayvan beslenmesi ile sanayide kullanım alanı bulan, içerdiği değerli besin ögeleri ile yeri doldurulamayan bir bitki olar…
    Vitamini bilerek alın
    Her insan sağlıklı bir yaşam sürdürmek için vitamine ihtiyaç duyar. Ancak belirli yaşlarda kimi vitamin ve mineralleri daha çok tüketmeli
    Portakalın doğalı makbul
    Amerikalı uzmanlar, doğal ortamda yetişen portakaların, nitrojen ile gübrelenmiş bahçelerdeki
    A vitaminini unutmayın!
    Eğer gözlerinizin sağlıklı kalmasını istiyorsanız, saçlarınız ve kemik yapınızın öneminin farkında iseniz, A vitaminini ihmal etmeyin. İşte A vitamininin bol bulunduğu yiyecekler
    Kalbin gerçek dostu balık!
    Balık içerdiği koruyucu yağ asidi ile kalp hastalarının sofralarından eksik etmemesi gereken gıdaların başında geliyor. Balıkta herkes için yararlı B, A ve D vitaminlerinden bol miktarda var…
    Vücudun koruyucuları
    Vitaminleri doğal yolla almak en iyisi. Fakat ya yeterli olmuyorsa… İşte o zaman vitamin haplarından yararlanmakta fayda var
    Bünyeye göre vitamin
    Yanlış vitamin seçimi hastalıkların daha da kötüye gitmesine neden olabiliyor. Doktora danışarak vitamin almak en iyisi
    Fazla C vitamini ALMAYIN!
    Milyonlarca kişinin kullandığı C vitamini hapları, DNA’yı bozup kansere yol açabiliyor..
    Şeker hastalarına E vitamini…
    Amerikalı bilim adamları, yüksek dozda E vitamininin, şeker hastalığının tedavisinde “nemli rolü olduğunu saptadı
    D vitamini etkisi…
    ABD’li bilim adamları, D vitamininin multiple sclerosis MS (çok y”nlü skleroz) hastalarında pozitif etki yaptığını saptadı
    Yaşınıza göre vitamin kullanın
    Vitamin alımında yaşın “nemli olduğunu vurgulayan uzmanlar, orta ve ileri yaşlardaki kişilerin, gençlik yıllarında kullandıkları vitaminleri değiştirmeleri gerektiğini belirtiyorlar
    Çoklu vitaminler katarakt riskini düşürüyor
    Çoklu vitaminin kullanmanın, katarakt riskini azalttığı belirlendi
    C vitamininin bir yararı daha…
    Bilim adamları, C vitamini eksikliği ile bacak damarlarında meydana gelen iltihaplanma arasında ilişki olduğunu saptadı
    A vitamini dozuna dikkat…
    Aşırı dozda alınan A vitamini, karaciğer hastalıklarına ve kadınlarda düşüğe neden olabiliyor
    Vitamin ilaçlarındaki tehlike…
    Uzmanlar, vücutta depo edildiğinde karaciğer üzerinde toksit etkisi yapan vitamin haplarının hekime danışılmadan kullanımı halinde fayda yerine zarar verdiğini belirtiyor
    Doğal vitamin deposu: “Sarımsak”
    Uzun ve sağlıklı bir yaşam için bol vitamin, bol hareketi şart koşan uzmanlar genç kalmak için en çok sarımsak yenilmesini öneriyor.
    Tahılın vitamin gücünü ihmal etmeyin
    Sadece insanların değil, yeryüzündeki tüm canlıların en önemli enerji kaynağı tahıl tohumları. Tahılları ya oldukları gibi tohum olarak, ya da işleyip, un, nişasta, yağ, kepek, şeker olarak tüket…
    Bir vitamin hazinesi: “Balık”
    İçerdiği vitaminler, minerallerle sofraların kralı balığı ne yazık ki yeterince tüketmiyoruz.
    Doğadaki müthiş evlilik: Meyve ve vitamin
    İnsanoğlu binlerce yıldır meyve tüketiyor ve tadını çıkarıyor. Yüzde 80′i su olan meyveler, hepimizin bildiği gibi, bol miktarda vitamin ve mineral içeriyor. Aynı zamanda lifli oldukları için org…
    Fazla vitamin zararlı
    Kendimizi biraz halsiz hissettiğimiz, yetersiz beslenip, çokça enerji sarfettiğimiz günlerde, hepimizin eli ecza dolabındaki vitamin haplarına uzanır. Peki ya bu küçük, renkli hapların bilinçsizc…
    E vitamini mucizesi
    Amerikan bilim adamları, E vitaminin özellikle yaşlılar üzerindeki olumlu etkilerinin, sanıldığından daha fazla olduğunu ve bağışıklık sistemini “mucizevi” biçimde güçlendirdiğini ortaya çıkardı….
    Kurtarıcı sebze patates
    Patates öyle bir sebze ki, insanın “ya olmasaydı” diye düşünesi bile gelmiyor. İster ana yemek, ister garnitür, ister salata; ne yapsanız yakışıyor. Dünyada patates kızartması yapılmayan yer var …
    Bir dilim karpuz deyip geçmeyin
    Yaz diyince ilk akla gelen yiyecekler kavun - karpuz oluyor. Karpuz, peynir, ekmek üçlüsü neredeyse ana yemek olarak yaz günlerinin tercihi arasına giriyor.
    Proteinli beslenme
    Et, balık, yumurta ve peynir ağırlıklı, günlük bin 200 kalorili beslenme şekli, kuvvetten düşürmeden zayıflamayı sağlıyor.
    C vitamini
    C vitamini alındıktan en az iki saat sonra ince bağırsak tarafından emilir. Günlük tüketim miktarı 100 mg ile 150 mg arasında olduğunda vücut tarafından yüzde 75′i emilirken alınan miktar 1000 m…


    Labels:

    Etiketler